21 Aralık 2013 Cumartesi

Reply 1994 // Answer Me 1994 (2013)

Uzunnn uzunnn zamandır ayıla bayıla bir dizi izlediğimi, bir karakteri çok sevip dilimden düşüremediğimi hatırlamıyorum. Öyle ki izleyip hakkında iki çift laf edeyim dediğim dizi bulmakta zorlanır oldum. Tabii bunun nedeni Uzakdoğu adına izlediğim yapımların 200'ü aşması ve artık evirip çevirip aynı şeyi izliyormuşum havasına kapılmış olmam olabilir.
İşte tam bu düşünceler içindeyken Reply 1994'ü izlemeye başlamış bulundum Yeppudaa çevirmenleriyle ortak çeviri projemiz olduğu için. Daha önce Reply 1997'yi izlemiş olsam da bu kadar beğenmemiştim. 1994 daha ustaca ve güzel işlenmiş kesinlikle. Karakterleri daha bir sevilesi, aşk üçgeni daha bir merak edilesi olmuş.

Dizi 1997 versiyonunda da olduğu gibi esas kızımızın kocasının kim olacağı konusunda bizi merakta bırakmakta. 1994 yıllarından başlayarak dönemin ayrıntılarını, önemli olaylarını esprili ve oldukça samimi bir şekilde bize sunuyor. Oyuncular rollerine çok iyi bürünmüş. Oluşan ortam öyle doğal öyle içten olmuş ki o dönemleri az çok yakalamış herkesin kendinden bir parça bulması kaçınılmaz olmuş.

Bir ailenin pansiyon olarak kullandıkları evlerinde kalan üniversite öğrecilerinin hikayelerini anlatıyor dizi.
Bu pansiyonerlerden biri pansiyon sahibi ailenin tek kızının kocası olacak ama finale az bölüm kalmış olmasına rağmen esas kızımızın kocasının kim olduğunu kesin olarak anlamamış durumdayız. Her ne kadar tüm bölümler boyunca Çöp oppa olması çok ama çok kuvvetli ihtimalmiş gibi görünse de asla pes etmeyen, kızımızı tek taraflı ve derinden seven Chil Bong da kafalarımızı karıştırmıyor değil. Senarist de bu ikilemi öyle bir yansıtmış ki, tam emin oldum dediğiniz anda kafa karıştıracak bir şeyle işleri yine sarpa sarıyor.


Her ne kadar dizideki tüm karakterleri istisnasız çok ama çok sevsem de bu noktada resmen aşık olduğum Çöp oppaya ayrıca değinip ona olan hayranalığımdan bahsetmeden yapamayacağım.
Birçok kişi gibi Çöp oppanın rakibi olan Chil Bong karakterini de sevsem de Çöp oppa resmen beni fangirl moduna sokup yüreğimi hoplatıyor.

Çöp oppa kimdir peki?
Memleket: Masan,  Lakabı: Çöp
Tıp öğrencisi, dehası sayesinde sürekli sınıfının birincisi.
Lakabını da biraz fazlasıyla hak ettiğini itiraf etmeliyim ki çok pasaklı bir kişilik kendisi, yer yer gıcık da olabiliyor. Buna rağmen bir insan ancak bu kadar vurdumduymaz ve pis görünüp öte yandan ancak bu kadar karizmatik, sevimli ve sempatik biri olabilir. Tabii ki bu role hayat veren oyuncu Jung Woo'yu da es geçemem. Harika oynamış rolünü.

Kusursuz, uyumlu ve sevimli Chil Bong karakterinden ziyade tüm pisliklerine rağmen Çöp'ün daha çok sevilmesinin nedeni ise gerçek dünyadaki erkek karakterini daha çok yansıttığı için olabilir. Dağınık, yer yer vurdumduymaz, lafını esirgemeyen ama tüm bunların altında yatan derin sevgisi, sevdiklerini sahiplenmesi ve çevresindekiler için rolünün farkında olması...
Sonuç olarak dizideki her hareketiyle yüzümde tebessüm oluşturan, bazen kahkaha attıran, bazen kalbimi küt küt attıran en sevdiğim ve en çok mutlu olmasını istediğim karakter o.


Bu arada dizinin karakter kartlarının üzerinde yazanları hep merak ediyordum. Geçenlerde  ufak bir araştırma yaparak İngilizce çevirisini bulunca ben de hemen çevirisini yapayım dedim. :)

Esas kızımız Na Jung:
 "Üniversiteye gittiğimde Lee Sang Min oppa ile çıkacağım."

Çöp oppa:
"Dilenci miyim ben? Çöp müyüm? Yapmayın ama... çok mu belli?"

Chil Bong:
"Sadece beysboldan anlardım,  şimdi sevecek başka bir şeyim daha var."

Sham Chun Po:
"Hyungnim resmi konuşmayalım, sadece 20 yaşındayım."

Haitae:
"Hey, Suncheon'da orange class* denilen ilk kişi benim."
 *orange class: Popüler zengin ve genç anlamına geliyor.

Jo Yoon Jin:
"Yemin ederim ki Taiji oppa bana güldü."

 Bingrae:
"Babamın hayali olduğu için yalnızca bir dönem tıp okuyacağım."

Eğlenceli, içten, doğal ve kendinizden bir parça bulabileceğiniz bir dizi arıyorsanız mutlaka bu diziyi izleyin derim. Entrika yok. Birbirinin kuyusunu kazanlar yok. Çocuğunu terk eden insanlar yok. İntikam alanlar, ihanet edilenler yok. Sıcak bir aile, güzel dostluklar ve samimi aşklar izliyoruz. Vee inanın ki birçok diziden daha fazla sizi kendine bağlayıp çekiyor içine.
Her bölüm yaklaşık 1,5 saat sürüyor ve bir film tadı veriyor. Hiç bitmesini istemeyeceğiniz, izledikçe izlemek isteyeceğiniz bir dizi.
Kesinlikle tavsiye ederim. Benim de ilk 5 favori dizim sıralarımı sarsacak bir dizi olduğu aşikar. Finali beklemekteyim. Finalinde damat Çöp oppa çıkarsa ilk beşimde 3. ya da 4. sırayı bu diziye vereceğim muhtemelen.

Dizinin içerisinde zamanın şarkılarına sık sık yer veriliyor ancak dizinin kendi OST'leri de çok ama çok güzel.
Ayrıca oyuncuların kendi seslendirdikleri OST'lerin de olması çok hoş bir ayrıntı olmuş.




12 Kasım 2013 Salı

Secret / Secret Love / Bimil (2013)


Uzun zamandır izleyecek güzel bir Kore dizisi bulamamaktaydım yine. Bu aşamada gelen izleyici yorumlarından anladığım farkını ortaya koyan tek dizi vardı, o da Secret. Her ne kadar şu sıralar çok beğendiğim yegane dizi Reply 1994 olsa da güncel devam ettiğinden ve haftada sadece 2 bölüm verildiğinden hazır biraz vaktim varken şu övülen Secret'a bakayım dedim.
Birkaç yorumdan Nice Guy'a benzetildiğini okudum ama daha önce Yawang da ona benzetilmiş ama sonra alakası olmadığını görmüştük diyerek pek ciddiye almadım bu yorumları. Tabii olayın çıkışı aynı gibi görünse de buna illa bir şeyin benzeri denilecekse Nice Guy da daha önceki benzer yapımlardan özentiydi demeliyiz o halde. Kısacası özellikle intikam yapımlardındaki ortak noktalar bu dizide de mevcuttu tabii, artık o klişeleşmiş denilebilecek şeyleri görmezden geliyoruz.

Diziye gelecek olursak, sevdiği adam uğruna onun işlediği suçu üstlenip hapse giren sonra da sevdiği adamın ihanetine uğrayan saf ve aşık kızımızı anlatmakta. Bu bu arada ona aşık olan zengin esas oğlanımız da eksik değil diziden.

İntikam dizilerinde beni konudan ziyade intikamın nedeni, kişilerin düşüncelerinin geçerlilik derecesi ilgilendiriyor aslında. "Kendin ettin kendin buldun" dedirtecek kadar saf bir karaktere tahammül edemiyorum. Ya da, "İyi de kardeş, sen şimdi neyin intikamı almaya çalışıyorsun." dedirtecek kadar da zayıf bir düşünceyle çıkılan intikam yolu da beni kızdırıyor.

Bu dizi en az son izlediğim intikam dizisi olan Shark kadar geçerli bir, hatta birkaç neden sunmakta. Bu nedenle de beğendiğimi söylemeliyim öncelikle.
Kızımız bir fedakarlık yapsa da sonrasında bunu çok fazla devam ettirecek nitelikte aptallıklar yapmaması sevindiriciydi. Tabii o farkında olmadan arkadan iki erkek yüzünden çekip yaşadıklarıysa gerçekten yürek parçalayıcıydı. İşte o acı bize öyle bir verildi ki sonrasında almak istediği intikama kimse ama kimse hayır diyemez oldu. Gerçi mevcut durumda pek de intikamını alamadı henüz.
Ayrıca Ji Sung'un canlandırdığı başrol erkeğimizin dizinin başlarındaki kızdan intikam alma çabalarına çok kızdım. "Oğlum, adam olup sevdiğin kızı koruyamadın, kız senden kaçarken canından oldu." diye çok düşündüm.

Oyunculuklara gelince senaryo nedeniyle mi bilmiyorum ama kendisini çok beğensem de Ji Sung'u bir türlü diziye oturtamadım. Çok dışındaydı sanki... hani derler ya konuk oyuncu misali pek bir eğreti geldi gözüme.
İnandırıcı bulamadım, yaptıklarına anlam veremedim ve o karakteri istediğim yere oturtamadım bir türlü.
Donuk, soğuk ve isteksiz bir oyunculuk vardı bana sanki göre. O nedenle de kendisinin beni hayal kırıklığına uğrattığını söylemeliyim.

Hwang Jung Eum ise yine oyunculuğunu konuşturmuş. Bugüne kadar oynadığı dizilerdeki başarısını bu dizde de göstermiş. Ondan beklediğimden de fazlasını verdi bana. Hatta Bae Seo Bin'le birlikte diziyi inandırıcı kılmaktaki en büyük başarı onlarındı. Önce o neşeli hali, ardından gelen umudunu kaybetmeden yaşamaya çalışan sevdiği adama güvenen aşık hali, daha sonra ise yaşadığı acılarla yüreğimizi parçalayıp o hayattan bezmiş, yaşama arzusunu kaybetmiş, artık dayanacak gücü kalmamış zavallı insan rolünü çok güzel hissettirdi bize. Bire bir yaşattı ve inandırdı bizi. Kesinlikle çok beğendim onu da karakterini de. Senariste de bize aptal bir karakter izletmediği için ayrıca teşekkür etmek istiyorum.

Bae Seo Bin genelde kötü karakter rolünü oynasa da çok beğenip sevdiğim bir oyuncudur. Bu dizide de maaelesef herkesin kötü diye gösterdiği karakter rolünde oynamış. Gel gör ki oyunculuğuna diyecek söz yoktu. Bakışları, ses tonu, haykırışları, yeri geldiğindeki ağlayışları... Her duygusu bana inandırıcı geldi ve o olmasaydı dizinin inandırıcılığının daha düşük olacağını düşündürdü bana. Umarım bir sonraki yapımında da kötü karakter olmaz.

Lee Da Hee yani ikinci kızımız ise sevmediğim bir oyuncu. Yani bana robotmuş gibi bir his veriyor. Oyuncuğunu beğenmiyorum. Karakteri de bir tuhaftı zaten. O nedenle bu dizide de en tutarsız, en gıcık karakter oydu bence. İlk bölümden beri sevemedim kendisini. Hiç hak veremedim yaptıklarına. "Kendince haklı" dedirtemedi bana. Bae Seo Bin'in canlandırdığı, onca kötülüğü yapmış adama bile yer yer hak verdiğim yerler oldu ama ben bu kızın niyetini, amacını çözüp de, "Haklısın be kardeşim." diyemedim gitti.


Henüz son iki bölümünü izlemedim ama genel olarak konunun işlenişiyle kendini izlettiren, bir adım sonra olanlarla izleyiciyi yer yer şaşırtan güzel bir dizi çıkmış ortaya.
Tabii eksikleri var yine, bazı olaylar çok hızlı geçilmiş, bu da mantıklı bağlantı kurmayı zorlaştırmış.
Yine de üst üste bölümleri izleme isteği uyandıran, izleyicinin merakını söndürmeden ilerleyen, izleyin diye tavsiye edilebilecek bir dizi. Finalinin de güzel olacağını umut ediyorum.
Tabii bu konudaki dizilerin finalinden öyle peri masallarındaki gibi bir son beklemek biraz uçuk olur. Tek beklentim olayların her birinin açıklığa mantıklı bir biçimde çıkarak her şeyin son bulması.
Bae Seo Bin'in karakterinin sonunun ölüm olacağına inanmaktayım, muhtemelen de kendi kendinin ölümüne neden olacak ama bakalım, göreceğiz artık...

Dizi 16 bölüm ve Kore'de de reytingleri oldukça iyi. Bence de hak ediyor reytingleri zaten.
Fragmanlara da bakalım biraz.

Bir de dizinin çok beğendiğim OST'si var. Genel olarak müzikleri güzel olsa da bu bir başkaydı.
İnsanı büyülüyor gerçekten.
 

24 Ekim 2013 Perşembe

Sunflower / Haebaragi (2006)

Hani bazen diyoruz ya, "İnsanı zorla katil ederler." işte bu film de tam bunu anlatıyor bize.

Hepimizin hayatında büyük ya da küçük pişmanlık duyduğu, hiç olmasaydı keşke dediğimiz, silip unutmak istediğimiz şeyler mutlaka vardır. Gel gör ki siz unutmak isteseniz bile insanlar unutturmaz. Olur olmaz yerlerde lafını eder, dik dik bakışları üzerinizden gitmez, size kızdıkları en ufak bir olayda acımadan yüzünüze yüzünüze vururlar. Hele ki bu unutulmak istenen şey yaptığınız bir hata ya da işlediğiniz bir suç ise siz ne kadar kaçarsanız kaçın, cezasını fazlasıyla ödemiş olursanız olun bir daha yakanızı bırakmayacak demektir.

İşte bu film de bunun en acı örneğini gözler önüne seriyor. "Bir insan geçmişine sünger çekmek için ne kadar sabredebilir ve insanlar bu sabır taşına dönmüş insanı nasıl çatlatabilir?" Bu sorunun cevabını yüreğimiz burkula burkula izliyoruz filmde.

Kim Rae Won, büyük bir hayranı olmasam da sevdiğim bir oyuncudur zaten. Bu filmde de beni büyüledi oyunculuğuyla diyebilirim. Gerçekten her duyguyu yansıtıp rolüyle bütünleşmiş gibiydi.

İtiraf etmem gerekirse filmin ilk 10 dakikası yol yakınken döneyim ben bu filmden diye düşündüm ama sonra biraz daha sıkayım dişimi dedim. Sonra birden anlamadan film beni içine çekti. Kalbime işleyip sızısını bıraktı ve baktım ki yüreğime oturmuş koca bir taşla finalini yaptı. İzlemeye başlamadan önce kesinlikle böyle etkileneceğimi düşünmemiştim.
Filmin belki de en güzel yanı; abartısız, doğal, yalın ve içten bir anlatım sunmasıydı bize.
Tabii bunu yansıtan tüm film oyuncularını da ayrı tebrik etmek lazım.
Özetle izleyin, izlettirin derim. Tavsiye edilebilecek anlamlı, hüzünlü ve izlenmesi gereken bir film.

Yönetmen : Seok-beom Kang
Yazar : Seok-beom Kang, Min-ho Song
Yapım : 2006
Tür : Aksiyon | Drama

Oyuncular:
Rae-won Kim
Jeong-su Han,
In-jae Heo,
Eun-pyo Jeong,
Dae-han Ji,
Seok-beom Kang,
Byeong-ok Kim,
Hae-suk Kim,
Jeong-tae Kim,


Filmin konusu:
Oh Taesik on yıllık hapis cezasını tamamladıktan sonra memleketi olan kasabaya dönmüş, "anne" dediği bir kadın ve onun kızıyla yaşamaya başlamıştır. Bir not defterine geçmişinde yapmış olduğu hataları tekrarlamamak ve yapmadığı güzel şeyleri yapmak için notlar almaktadır.
on yılın ardından değişmek ve iyi bir insan olarak yeni bir hayata başlamak istemesine rağmen karanlık geçmişinin Taesik'in peşini bırakmaya hiç niyeti yoktur...


Fragmana da bakalım.

2 Eylül 2013 Pazartesi

Tavsiye Listem

Aslında en başta sadece 10 dizilik bir liste oluşturacaktım. Sonra baktım ki fazlasıyla dizi izlemişim ve aralarında listeme eklemezsem olmaz dediğim birçok yapım var.
Ben de listemi genişletip 25'e çıkardım.
Listem tamamen kendi beğenime göre hazırlandı. Tabii beğeni kriterim olarak konu, oyunculuk ve yapımın bende uyandırdığı hisler ön plandaydı.
Belki okuyanların çok ama çok daha fazla beğendiği diziler vardır ama sonuçta izlediğim onca diziden aklımda yer edip listeye girmeyenleri geride bırakacak kadar beni etkileyen diziler bunlar oldu.
İşte nacizane tavsiye listem.

1. Giant
Her yerde deli gibi "Giant, Giant..." diye sayıkladığımdan ilk sıramı herkesin az çok tahmin ettiğine eminim.
Tabii sizleri de yanıltmayıp hiç tereddütsüz 1 numarayı unutulmaz karakterleri; Gang Mo, Seong Mo, Mi Ju, Jeong Yeon, Jo Pilyeon ve Min Woo ile Giant'a veriyorum. 60 bölüm boyunca bana yaşatmadığı, hissettirmedi duygu kalmayan yegane dizidir kendisi.
Bir Giant daha gelmedi, gelmeyecek de sanırım.

2. I am Sorry I Love You
Kore sevdamın bu denli köklü olmasına vesile olan, birçok kişiyi olduğu gibi beni de derinden etkileyen, her bölüm gözyaşı döktüren, unutulmazlarım arasına kendine ikinci sırandan yer bulan dizi Misa.
Hatta Giant'ı izleyene kadar birinci sıramda kaldı senelerce.

3. Tree With Deep Roots
Birçok Kore tarihi dizisi izlemiş ve az çok beğenmiş biri olarak hiçbir tarihi dizide bu dizide olduğu kadar etkilendiğimi hatırlamıyorum. Dizinin akışı, oyuncuların rolü yapıyor değil de yaşıyor gibi canlandırması, karakterlerin etkileyiciliği, efektleri, konusu... her şeyiyle beni fazlasıyla tatmin eden ve her duyguyu yaşatan bir dizi oldu. Unutulmazlarım arasında da 3. sırayı çok rahat bir şekilde aldı.

4. The Legend 
Fantastik öğeler ve efsaneleri içeren ilk Kore dizimdi sanırım. İlk bölümünde biraz yadırgadığımı itiraf etmeliyim. Sonrasında ise her bölüm diziden ziyade kendimi bir sinema filmi izliyormuşum gibi hissettim.
İzlerken büyülenmişçesine kaptırıp gidiyordum. Diziyi finallediğimde ise eksik kalan şeyler oldu tabii ki ama sonu öyle güzel bağlanmıştı ki çok da kafaya takmadım bunları.
Sonuç olarak beni ciddi anlamda etkileyen ve unutulmazlar listemin ilk sıralarında yerini alan güzel bir dizi.

5. A Gentleman's Dignity
İzlediğim en güzel romantik komediydi. Dile getirildiğinde çok sıradan bir konu içeriyor aslında. Lise yıllarında çok yakın olan 4 erkek arkadaşın 40 yaşına geldiklerindeki yaşamlarını anlatıyor. Aşkları, dostlukları...
Ancak böyle sıradan bir konu ancak böyle güzel anlatılabildi.
Oyuncular da rollerine öyle güzel oturmuşlardı ki diziyi izlemenin keyfi bir kat daha artıyordu.
Uzun süre sabit kalan ilk 5 listemi sarsarak unutulmazlar listemde yerini almayı başardı.

6. Can You Hear My Heart
Öyle şirin, öyle büyülü, öyle etkileyici bir diziydi ki... Gerek ortamı, gerek oyuncuları, gerek dizideki karakterler... Saflığı, masumluğu, gerçek sevgiyi, gerçek aşkı gördük dizide.
Yer yer tebessüm ettik, yer yer güldük kahkaha attık,  yer yer gözlerimiz doldu, kalbimiz sızladı ve de ağladık.
Çok az dizinin başarabildiğini başarıp birçok duyguyu doruk noktasında yaşattı.

7. Hong Gil Dong 
Yaşattığı duygular açısından insanı tepe taklak eden etkili bir diziydi. Yani ilk bölümlerde kahkahalar atıyordum, sonra birden heyecan dolu olaylar yaşarken gerildim derken birden kendimi gözyaşları içinde buldum.
Bu dizi fark etmeden nasıl bu hale geldi dedim kendi kendime.
Sanırım yaşattığı bu duygu karmaşasından olacak ki hala unutulmazlarım arasındaki yerini koruyor.

8. The Greatest Love
Her zaman drama bağlamadan da bir dizinin insanı ne kadar etkileyebileceğini anlatan dizilerden biriydi bu da.
Sürekli güldüm, tebessüm ettim ve aşkı en güzel şekilde hissettim.
Konu yine sıradan ama anlatım ve oyunculuk bir başka.

9. Winter Sonata
Sanırım eski bir yapım olmasından kaynaklı olarak bu yıllarda birçok kişinin pek beğenmediğini söylediği bir dizi. Yalnız unutmamak lazım ki dönemine göre bir baş yapıt. Beni de öylesine büyüleyen o kış ortamıyla, başrol oyuncularımızın birbirine duydukları aşkı resmen gözleriyle anlatmalarıyla, büyüleyici müzikleriyle gerçekten unutulmazlarım arasındaki bir yapım. Uzunca bir süre ilk 5 listemde kaldı ama şimdi içim çok elvermese de bu sırada ancak kendine yer edindi. Yine de her daim hatırladıkça içimde bir sızı oluşturabilen nadir dizilerden biridir.

10. Cain and Abel 
Kore'de büyük bir sorun olsa da pek üzerinde durulmadığını düşündüğüm Kuzey Kore-Güney Kore meselesiyle harmanlanmış, iki erkek başrol oyuncunun da kendini aştığı güzel bir diziydi. Orijinal bir yapımdı bence. Belki dizinin ikinci yarısı ilk yarısı kadar orjinal değildi denebilir ama yine de bir bütün olarak ele alındığında mutlaka izlenmesi gereken bir diziydi.

11. White Christmas
KBS2'nin "Drama Special" dediği gece kuşağında az bölüm olarak yayınladığı dizilerden biri. Gerçi diğer drama speciallar ile kıyaslandığında bölüm sayısı fazlaydı. 8 bölümden oluşan bu diziyi izlerken oldukça gerilmiştim. Gece karanlıkta ve bir başıma izlemenin etkisi de olabilir bunda. Oyuncular daha çok gençlerden oluşuyordu ama yine de iyi iş çıkarmışlardı. Dizide biraz psikolojik duygular üzerine yoğunlaşıldığından izleyiciyi etkiledeğini düşünüyorum. Dizide sorgulanan bir soru vardı. "Canavarlar doğar mı, yoksa yaratılır mı?" O günden beri hala bu sorunun cevabını ara ara düşünmekteyim.
Diziyle ilgili bir yazı da yazmıştım daha önce. Okumak isteyen buyursun.

12. Salaryman Cho Han Ji
Klasik romantik komedilerin aksine bol bol güldürdüğü halde konu olarak hiç de zayıf olmayan bir dizi.
Aslında türü melodrama ama dramdan çok bir çalışanın başarı öyküsünü izliyoruz.
Azmiyle kötülerle mücadele eden kahramanımızı izlerken onunla hop oturup hop kalkıyoruz.
Boş olmayan, her bölüm heyecanı canlı tutan herkesin birbirinin kuyusunu kazmaya çalıştığı unutulmaz karakterleri olan güzel ve eğlenceli bir diziydi.

13. Queen Seon Deok
Kore'nin klasik uzun tarihi dizilerinin bir benzeri düşüncesiyle sırf çok duyduğum övgüler nedeniyle başladığım bir diziydi. İlk bölümlerde, "Tamam, konu itibarıyla biraz daha farklı gibi ama yine de bu kadar övülecek ne var ki?" diye düşünüyordum. Taa ki 20. bölümlerde diziye katılan Bidam karakterine kadar. Sonrasında ise dizide son bölümlere kadar Bidam rüzgarları esti, esti, esti ve...
İzleyin diyorum sadece... 

14. The Snow Queen
Sanırım yine içindeki benzetmelere, büyülü atmosfere, oyuncuların başarısına ve büyülü müziklerine kapılarak bu kadar etkilendiğim dizilerden bir tanesiydi. Tuhaf bir biçimde beni kendine bağlayıp, birçok sahnesi aklıma kazınan bir diziydi. 2 kez izledim ve ikisinde de aynı etkiyi yaşadım.
Zaten blogum da adını bu diziden esinlenerek aldı.
Karlar Kraliçesi'nin yalnızlığı... Belki de hepimizin derin yarası olan yalnızlığa değindiği için etkilemiştir beni bilemiyorum ama sonuçta listemden düşmeyen bir dizi olmayı başardı.

15. Dong Yi
Aslında benzerlerinin çok olduğu bir diziymiş. Ancak benim örnekleri arasında izlediğim ilk bu dizi olduğundan ve tabii ki oyuncularının da başarısından olsa gerek bölüm sayısı çok uzun olsa da sonuna kadar severek izlediğim bir dizi oldu. Birçok sahnesi ve müziğiyle aklımda yer etti.
Benim gibi tarihi dizileri seviyorsanız şans verin derim.

16. Road Number One
Koyu bir So Ji hayranı olarak onun oyunculuğundan Misa'dan sonra en çok etkilendiğim dizi budur.
Gerçekten yaşadı sanki rolünü.
Savaşın acı gerçeklerini gözler önüne seriyor dizi. Yaşanan dramı, acı çeken halkı, yitip giden hayatları.
Sık sık boğazımın düğümlendiği, yüreğimin burkulduğu, gözlerimin dolduğu, unutulmaz acıları bize gösteren her sahnesi çarpıcı bir diziydi. Müzikleriyle olsun, oyuncularıyla olsun mutlaka izlenmesi gereken başarılı bir yapımdı.

17. The King 2 Heart 
 
Güney Kore'nin kendini fazlasıyla Kuzey Kore'den üstün gösterdiği, kendilerini şişirdikçe şişirdikleri bir dizi olduğu çok ama çok açık. Yine de bir şekilde insanı kendine bağlayan bir diziydi.
2. çiftin başrol çifti az buçuk gölgede bıraktığı bir yapım olmuş bence.
Ayrıca Lee Seung Gi'nin oyunculuğu gerçek anlamda beğendiğim yegane dizisidir.

18. Scent of a Woman
Bayan oyuncuyu çok sevdiğimden başlamıştım diziye. Hayat dersi veren, bugünümüzün değerini bilmemiz gerektiğini anlatan bir diziydi. Belki listemde daha üst sıralarda olabilirdi lakin başrol erkek oyuncunun berbat oyunculuğu yüzünden özellikle ağlama sahnelerinin vurucu olması gereken bu dizide o sahneler yeterince etkili olamadı benim için ve dizinin sıralaması geriledi.

19. Irıs 1
Iris çok geç izlediğim bir dizi oldu. O süre içinde de bol bol methini duymuştum. Bu yüzden de gözümde çok büyüttüm. Ondan olacak ki pek beklediğimi bulamadım. Evet, güzeldi. Oyuncular iyiydi ama yine de bana eksik gelen bir şey vardı dizide.
Sanırım ne olduğunu bulamadığım o eksik yüzünden de listemin bu kadar aşağısında yer aldı ancak.

20. Shark
Listemdeki dizilere sanırım en son katılan dizi Shark. Bu da demektir ki son dönemde izlediğim ve beni etkileyen tek dizi de bu olmuş ki listeme gitmeyi başarmış. Çok kolay listemdeki yapımlar değişmiyor çünkü.
Kim Nam Gil yine oyuncluğuyla beni kendine hayran bıraktı. Dizinin konusuna gelince, ilk bölümlerde basit bir intikam çıkacak diye düşünüyordum ama sonra yanıldığımı anladım. İzlediğim intikam dizileri arasında tatmin edici bir intikam alma sebebi sunan nadir dizilerden biri oldu kendisi.
Ayrıca dizinin atmosferi ilginçti. Ağır ve derinden insanın içine işleyen bir ortam vardı. Seçilen mekanlar, o mekanların bize yansıtıldığı renk tonları ve dizinin güzel müzikleri seyir zevkimi de kat be kat arttırdı.

21. The Equator Man
Aslında bir intikam dizisi. Belki öyle değişik bir intikam nedeni sunmuyor seyirciye ama işlenen suçun ve yaşanan duyguların anlatılış şekli bana "Suç ve Ceza"nın yazım dilini hatırlattı.
Bu nedenle de Dünya Klasikleri'nden birini okumak gibiydi diye adlandırdığım nadir dizilerden biri oldu.
Bazılarına ağır gelmiş ve onları sıkmış olabilir ama zaten Dünya Klasiklerini de güzel yapan o betimlemeler, ağır ağır ve sindire sindire ilerleyiş değil mi? İşte bu dizi de benim yavaş yavaş içime işledi, izlerken gerildim, üzüldüm, olayları yaşayan onlar değil de benmişim gibi hissettim.
Bu nedenle de listeme eklemeden olmaz dedim.

22. The Princess' Man
Aslında izlerken çok eleştirdiğim bir diziydi. Birçok şeyde eksiklikler buldum, karakterin zayıf olduğunu düşündüm. Hatta listeme girmesine şaşıranlar bile olabilir. Yalnız listeme giren dizilerin hepsinin ortak noktası her birinin bana yaşattığı duyguların kalıcı olmasıydı. Dün de, bugün de hala o etki sürmekte. Birçok diziyi izlerken çok eğlensem ya da beğendiğimi düşünsem de sonradan tek bir sahnesinin bile aklımda kalıcı olacak şekilde beni etkilemediğini fark ediyorum. İşte The Princess' Man her şeyiyle olmasa da birçok sahnesiyle, repliğiyle aklımda yer eden ve yine görsel şölen sunan dizilerden biriydi.
Bu nedenle listemde mutlaka olması gerektiğini düşündüm.

23. Bad Love
İlk göz ağrım olduğundan mı bilmem ama asla vazgeçemediğim dizilerden biridir. Kore yapımı olarak izlediğim ilk diziydi. Sanırım hassas bir dönemime de denk geldiğinden olacak çok ağladığımı hatırlıyorum. Bu nedenle de birçok sahnesi aklıma kazınmıştır. Dizinin müzikleri de yine Kore müziği olarak dinlediğim ve beğendiğim ilk müziklerdi. Herkesin de bu diziye bir şans vermesi gerektiğini düşünüyorum.
Mükemmel değildi, bölüm sayısı biraz fazla gelmişti bence diziye ama yine de unutulmazlarım arasındadır.

 24. He Who Can't Marry
Hani şu bahsettiğim konusu pek bir şeye benzemeyen komik diziler var ya, aslında bu dizi onlardan sayılır. Yine de Ji Jin Hee'nin mükemmel oyunculuğu sayesinde çok güldüğüm, sıkılmadan izlediğim güzel bir romantik komediydi. Hala da hatırlayıp güldüğüm birçok sahnesi var.

25. My Girlfriend is a Gumiho
İzlerken eğlendiğim, sevimli mi sevimli bir diziydi.
Çerezlik niyetine, kafanızı boşaltmak ve rahatlamak adına izlenebilir bir dizi.
Shin Min Ah'ı izlemek için bile izlemeye değerdi bence.
 
Bunlar İzleyip de beğendiğim, listeye almaya değer gördüğüm Kore dizileriydi.
Belki herkesin zevkine hitap etmiyorlardı ama sonuçta bu benim tavsiye listem, doğal olarak da bana hitap ediyor. :)

Son olarak da 4 tane Japon dizisi önermek istiyorum.
Hele hele ilkini mutlaka izleyin derim.

  1. Jin

 2. Liar Game

3. Priceless

4. Mr. Brain