29 Eylül 2012 Cumartesi

Scent of a Woman

Scent of a Woman


Son zamanlarda izlediğim diziler bana pek duygu hissettirmiyordu. Ara ara güldüğüm hüzünlendiğim olsa da içime işlercesine etkisine girdiğim bir diziyi en son ne zaman izlemiştim bilmiyorum.
Fakat geçenlerde ne izlesem ne izlesem diye indirip kıyıya köşeye attığım dizilere bakarken gözüme birden Scent of a Woman adlı dizi takıldı. Daha önce bol bol methini duymuş olmamın yanı sıra baş roldeki bayanı yani Kim Seon Ah'ı da görünce seçimimi bu diziden yana kullandım. Tabii esas oğlanımız Lee Dong Wook'u sevmediğim, çok çirkin bulduğum gerçeğini göz ardı etmiştim.

34 yaşında, lise mezunu, babası kanserden ölmüş, 10 yıldır bir turizm şirketinde çalışan, cimri, bakımsız esas kızımızın kanser olduğunu öğrenmesiyle başlayan olay zincirimiz çalıştığı şirketin genel müdürüyle birbirlerine aşık olmalarıyla devam etmektedir.

Tabii kanser olan kızımızın doktoru tesadüfe bakın ki çocukluk arkadaşı ve kendisine platonik olarak aşık olan arkadaşıdır. Bu rolü oynayan Uhm Ki Joon'a ise Ghost dizisinden beri ayrı bir hayranlığım vardı zaten. Bu diziyle ise iyice pekişti bu sevgim.

İkinci kıza hiç değinmiyorum bile zira kendisini hiç beğenmedim.

Dizide yer yer kahkaha krizlerine girerken yer yer gözlerim dolu dolu oldu.
İçime oturan sahneler, kalbimi burkan anlamlı sözler, her şeye rağmen imrendirici bir aşk vardı dizide.
Bugünü son günümüz gibi yaşamamız, her an başımıza gelebilecek şeylere hazırlıklı olmamız, bu dünyanın gerçekten üç kuruşluk olduğunu çok güzel anlatan bir diziydi.
Yaşamak istemek, yaşlanmak istemek, aşık olmak istemek, gelinlik giymek istemek, çocuk sahibi olmak istemek... Esas kızımızın bunlar her genç kızın hayaliyken bunları yapabilecek kadar ömrü kalmadığını bilmesi ama buna rağmen hayata tutunmaya çalışmasını içim burkularak izledim.
Dizi boyunca aklımdan geçen şey ise hepimizin hayallerini süsleyen rüya gibi bir aşka kavuştuğu sırada bunun çok yakında biteceğini bilen bir insanın, bu aşkı gönlünce yaşamamasının ne kadar acı olduğuydu.

Dizinin ilk bölümünden son anına kadar kızımızın öleceğini biliyor olmamdan dolayı ise izlerken onun yaşadığı her anı ne kadar değerli gördüğü, etrafındaki herkesle beraber gülmek zorunda kaldığında bile içindeki burukluğunu ben de hissettim. Rolünün hakkını öylesiyle vermiş ki Kim Seon Ah, her sahnesinde sanki gerçekten kanser olan ve her an ölmeyi beklemekte olan birini izleyip "Yazık, bu genç yaşında hem de..." diye iç geçiriyordum.

Diziyi izlenilir kılan diğer hususlardan biri ise aşırılıklardan uzak olması. Ne aşırı kötü bir karakter, ne aşırı iyi bir karakter, ne de aşırı saf bir karakter vardı. Aşırı fedakarlıkların da yapılmaması da ayrıca güzeldi. Herkes gerçek hayata uygun yaşıyordu çünkü. Her karakter gerçek hayattan alınmaydı. Her olay bugün yarın senin benim başıma da gelebilecek türdendi.
Kötülüklerden, entrikalardan çok hayatı dolu dolu, anlamlı ve zevk alarak yaşamanın önemi anlatıyordu.

Dizinin finaline gelince olabilecek en güzel sonlardandı böyle bir dizi için. Seyircinin duygularını çok yıkmamak, içini karartmamak, onlara hoş bir tat bırakmak adına alkışa layık bir sondu.

Kısaca izlenmesi şiddetle tavsiye olunan bir dizi. İzleyin izlettirin diyerek sizleri dizinin en beğendiğim müziğiyle baş başa bırakıyorum.

15 Eylül 2012 Cumartesi

Nice Guy / The Innocent Man (2012)

Aslında hiç aklımda yoktu ama yeni bir dizi projesine daha başlamış oldum.
Çevirisinin yapılacağını düşündüğüm için sadece seyirci olma niyetindeydim ama kısmet banaymış.
Konu olarak tam bana hitap eden oyuncu kadrosu olarak da oldukça cezbedici.
İşte yeni dizimiz.
Nice Guy / The Innocent Man (2012)

Adı: Nice Guy / The Innocent Man
Hangul: 세상 어디에도 없는 차칸남자
Latin Alfabesine göre yazılışı: Sesang Eodiedo Eobneun Chakan Namja
Yönetmen: Kim Jin-Won
Senaryo: Lee Kyeong-Hee
Yayınlanacağı Kanal: KBS2
Bölüm Sayısı: 20
Yayın Tarihi: 12 Eylül 2012
Yayınlanacağı Günler: Çarşamba- Perşembe - 21:55
Tür: Melodram
Dil: Korece
Ülke: Güney Kore
 



Kang Ma-Roo Rolünde Song Joong-Ki

30 Yaşlarında olan Kang Ma-Roo sevdiği kadın (Han Jae Hui) tarafından ihanete uğrar.
Han Jae Hui, bir adam öldürür ve Ma-Roo'yu tuzağa düşürerek hapse gönderir.
Hapisteyken: kötü emelleri için Seo Hoe Jang'a yalandan aşık olur ve birde çocukları olur.



Seo Eun-Gi rolünde Moon Chae-Won 
29 Yaşlarında olan Seo Eun-Gi, saf bir kişiliğe sahiptir.
Başarılı bir iş kadınıdır fakat hafizasını kaybettikten sonra sık sık bayılarak gücünü kaybederek zayıf düşmüştür.
O şimdi, hafızasını geri kazanabilme ümidiyle yaşıyor.
Park Joon Ha (Avukat), onu derinden seven ve onun koruyucu meleği olan kibar ve yakışıklı bir adam. Üstelik aynı şirkette çalışmış 2 kişilerdir.
Çalıştıkları şirketin başkanıda Seo Eun-Gi'nin babasıdır.
 



Han Jae-Hee rolünde Park Si-Yeon 
Han Jae-Hee 35 yaşında, istek ve arzularına ulaşabilmek için yapamayacağı şey olmayan hırslı ve iddialı bir kadındır. Üstelik buna: ünlü bir şirketin CEO'su olan yaşlı bir adam için... eşini terk etmeside dahil.
Hayallerine ulaşabilmek için, geçmişte yaşadığı tüm acı ve kötü günleri gizler.
 



Kang Cho-Ko rolünde Lee Yoo-Bi 
Kang Cho Ko, Kang Ma Ru'un küçük kız kardeşidir.
Ağabeyine düşkün bu genç kız, ağebeyinin en yakın arkadaşı Park Jae Gil'e aşık olacaktır.
 



Park Jae-Gil rolünde Lee Kwang-Soo 
Ma Ru'nun: iyi bir eğitim almış en yakın arkadaşıdır.
Varlıklı chaebol ailesinden gelmektedir.
 



Bol ihanet ve entrikalı dizimiz hayırlı olsun.
Şimdiden ilk bölümü çevirdim.
Altyazı takibini buradan ya da buradan yapabilirsiniz.





4 Eylül 2012 Salı

Faith//The Great Doctor İlk İzlenimler

Faith//The Great Doctor 1-6. Bölüm İzlenimi


Büyük umutlarla senaristine de güvenerek çevirisine başladığımız dizimizin ilk 6 bölümünü izlemiş bulunuyorum.

Birinci bölümü izlediğimde fazlasıyla yetersiz ve sıradan bulup biraz hayal hayal kırıklığına uğradığımı itiraf etmeliyim.
Bir iki yıl önce bu dizinin Kang Ji Hwan'ın başrolünde oynayacağı şekilde çekilmeye başlandığını sonra nedense vazgeçilip ertelendiğini, başrole LMH'nun getirildiğini ve ilk bölümlerde o zamanlardan kalma birkaç çekimin kullanıldığını duyunca biraz daha sinir olup eleştirerek tabiri caizse ön yargıyla başlamıştım. İlk bölümün sıradanlığı, LMH'nun zırhı içindeki robokop misali tavırları ve göze batan dişlekliği olumsuz etki bırakmış olsa da ikinci bölümle beraber bir merak unsuru oluşmaya başladı.

Birçok kişinin sıkıcı benimse en beğendiğim bölüm olan 3. bölümü izlediğimde ise dizinin bana göre olduğunu ve beklentilerimi karşılayacağına karar verdim. 2 gün içerisinde 5 bölümü sıkılmadan izleyebilecek kadar güzel en azından.

Bana göre 3. bölümle ivme kazanan dizi 6. bölüm sonuyla beni meraka boğmayı ve yeni bölüm için sabırsız hissetmemi başardı.

Başlarda beğenmediğim Lee Min Ho'nun oyunculuğu da şimdilerde çok gözüme batmıyor. En azından görüntü, duruş ve fiziki olarak onda o "Savaşçı" duygusunu hissedebiliyorum. Kız kılıklı, çarpık ve ince bacaklı, üflesem uçacak yeni yetme şarkıcılıktan oyunculuğa geçmiş çocukların (!) reyting uğruna ekran karşısına geçirilip, kaldıramayacakları ağır yükler verilen dizilerden kat be kat ilerdeyiz.

Esas kızımıza gelince, Sad Love Story'den dolayı ona karşı ön yargım vardı. Çok donuk bir oyunculuk sergilemişti orada ama bu dizide beni yanılttı ve en sevdiğim karakter ve oyuncu konumuna geçti.
En beğendiğim ve gerçekçi bulduğum karakter o.

Ayrıca mimiklerine de bayıldım. Fazla cır cır ötüyor gibi görünse de dizinin neşe kaynağı.

Kralı ilk gördüğüm andan beri beğenmemiş bacaksız bir şey demiştim. 6 bölüm boyunca fikrim değişmedi, sevmiyorum şimdilik. Daha doğrusu kral izlenimini alamıyorum ondan bir türlü. Hani bu ezikliğinden, çaresizliğinden ve güçsüzlüğünden değil. Onca adamın içinde hobit gibi kalıp kaybolmasından mı desem, ses tonunun ve konuşmasının hoş olmamasından mı desem pek bilemiyorum ama ısınamadım ona karşı.



Kraliçeye gelince Equator Man'den tanıyıp gıcık olduğum yine ön yargılı olduğum bir oyuncuydu hatta çirkin olduğunu düşünüyordum ama o da fikrimi değiştirdi. Tam istediğim gibi bir karakter olacağını sezinliyorum. Ayrıca gözüme güzel de gözüktü.


Yelpazeli doktoru da beğendim ama dizide daha aktif olmasını isterim doğrusu. Oldukça yetenekli ve sevilecek bir karakter, ilerleyen bölümlerde daha etkin olur umarım.
Kötü karakterlerden Prens Gi Cheol'u oynayan adamı Kim Soo Ro'dan nefretle hatırlasam da bu dizide akıllı ve korkulacak zeki kötülerden olduğunu hissettim. Favori kötü karakter tipime uygun görünmekte şu sıralar. Pek etksini göremesek de dondurma gibi bir özel gücü de var. Bakalım ilerde neler göreceğiz onun bu yeteneğiyle alakalı.

Alevzen ve Nağmezen dediğimiz kötü taraftarı iki özel güç sahibi karaktere gelince sözde bir şeyler yapsalar da hala pek bir etkinliklerini göremedim. İlerde daha etkin olduklarını görmeyi umuyorum. Daha doğrusu dizinin en büyük eksiği onların içinde olduğu savaş sahnelerinin kısa tutulması. Birkaç saniye daha uzatılsa daha inandırıcı ve tatmin edici olacak. Ayrıca çok fazla ağır basan karakter olduğu için 24 bölüm boyunca hepsine çok fazla zaman ayrılması pek mümkün gözükmüyor. Sanırım arka planda kalmaya devam edecekler...
Yine umarım Nağmezen olan akçe oğlanımızı daha çok görme şansımız olur.


Savaş sahnelerinin kısalığı, sıradanlığı ve yetersizliği dışında dizi olması gerektiği gibi aslında. Malum tarihi diziler böyle ilerler. Burada da klasik bir taht kavgası var. Ne kadar istesek de bu taht kavgası, klasik bakan muhabbetleri, entrikalar dönüp duracak. Bir de üstüne herkesin sıkıldığı bir zaman yolculuğu teması var.
Gerçi izlerken büyük oranda bunu unuttursa da izleyicinin ön yargısı hemen kırılmıyor.


Dizide en sevdiğim sahne Lee Min Ho'nun kendiyel savaştığı bu yer. Çok etkili geliyor bana.

6. bölüm oldukçe güzel bir yerde son bulmuştu, sabırsızlıkla 7. bölümü izlemeyi bekliyorum.

Diziyle ilgili çok güzel animasyonlar var ama şimdilik bunu ekliyorum. :) Çok şirinler.
Değinmeden geçemeyeceğim bir husus da dizinin kulaklara ilaç müziği. Her dinlemede kendimden geçiyorum...