7 Şubat 2014 Cuma

Voice of a Murderer / Geu nom moksori (2007)

 BİR KATİLİN SESİ
Bir daha Kore'nin gerçek olaydan uyarlama yapımlarını izlersem 4 olsun. Evet, bu üçüncüydü ve ben dersimi ancak aldım. Yani sanırım almışımdır artık...
Her biri kalbimi ayrı yaktı ve hiçbiri istendik yönde ilerleyip istendik yönde sonlanmadı.
Daha önce bahsettiğim Silenced filmi ilk darbeyi vurmuştu, dersimi almayıp bir de Memories of a Murderer adlı filmi izledim ve yine saç baş yoldum. Zira orada da 1986 yılında yaşanmış ve çözülememiş bir seri katil davası vardı. Buna rağmen dersimi almayıp bir de bu filmi izledim.
Artık kolay kolay cesaret edip de "Gerçek hikayeden uyarlamadır." yazısını gördüğüm dram/seri katil içerikli filmleri izleyeceğimi sanmıyorum. Hayır yani bünyeme zarar. :(
"Kaçırdığı çocukların aileleri ile kedi fare oyunu oynamayı seven bir seri katil. Haber sunuculuğu yapan bir adamın oğlunu kaçırır ve aileden fidye ister. Oyunu kendi kurallarına göre oynamayı seven sıra dışı katil ile aile ve polis arasında uzun bir takip başlar."
Filmin konusu bu ve geneli bu istikamette gitse de bir filmi güzel yapan size hissettirdikleri, oyuncuların sanki gerçekten onlar yaşamış gibi başarılı bir şekilde o role bürünmeleri ve tabii ki filmin içine girebilmeniz.
Bu filmi de bu kısımlar üzerinden ele alırsak özellikle baba rolündeki Sol Kyung Gu ve anne rolündeki Kim Nam Joo çok iyi iş çıkarmış. Hele hele son sahne en vurucu kısım olmuş. Beklemiyordum yani bunu.
Bu nedenle de son ana gelene dek etkilenmeyeceğim sanırım bu filmden düşüncem bir anda yerle bir oldu. Hatta kanım dondu desem yeridir.
Filmle ilgili eleştireceğim tek şey en başlarda filme kendimi kaptıramadım. Yani ağır mı ilerliyor desem, sahneler mi kopuktu desem bilemiyorum ama ikinci kısımda daha fazla beni içine çektiği bir gerçek.
Son olarak değineceğim şey ise filmde katili seslendiren benim de çok sevdiğim bir oyuncu olan Kang Dong Won, bilginize.
Sonuç olarak ruh halinizin kaldıracağı bir anınızda kesinlikle tavsiye ederim. Mutlaka izleyin.

2 Şubat 2014 Pazar

War of the Arrows / Arrow, the Ultimate Weapon (2011)

Okların Savaşı
Bir kahraman doğar, efsane başlar...
Taa ilk altyazısı çıktığında indirdiğim, her film izleme söz konusu olduğunda öne attığım film olmasına rağmen bir türlü kısmet olup da izleyememiştim filmi. Öyle ki evdekiler bile bu kez kesin izleyeceğim bu filmi dediğimde bana gülmeye başlıyorlardı. İşte durum bu hali almışken geçen gece artık şeytanın bacağını kırıp filmi açtım ve ne olursa olsun bu gece bitireceğim dedim. Zaten bunu dememim üstünden çok fazla zaman geçmeden kendimi filme kaptırmış olacağım ki ne zaman sonuna geldiğimi hiç anlayamadım.
Özellikle benim gibi tarihi yapımları seviyorsanız bu bile tek başına filmi izlemenize yeter. Ha oldu ki pek aranız yok tarihi yapımlarla yine de keyifle izleyeceğinize, hatta tarihi yapımlara olan önyargınızın kırılacağına inanıyorum.
Film başrolümüz olan Na Mi ve kızkardeşi Ja In üzerinedir aslında. İki kardeş babalarının haksız yere hain ilan edilip öldürülmesinden sonra kaçarak babasının arkadaşının evine sığınırlar. Na Mi'ye babası tarafından emanet edilen bir yay vardır. İki kardeş orada gizlice yaşarlar. Ev sahibinin oğlu ile Ja In birbirini sever ve evlenmelerine karar verilir. Tam düğün günlerinde Chosun yani günümüz Kore'si, Çin tarafından saldırıya uğrar. Çinliler gelip halkı esir alır. Kız kardeşinin esir alınıp Çin'e götürüldüğünü anlayan Na Mi peşlerine düşer. Na Mi yayını çok ustaca kullanmaktadır. Bu sırada Çinli savaşçılarla arasında kovalamaca başlar.
Harika bir görsel şölen sunuyor bize film. Bunun yanında temposu hiç düşmüyor. Dövüş sahneleri, kovalamaca sahneleri güzel yansıtılmış. Çinli okçuları/savaşçıları canlandıran karakterler de gayet iyiydi.
Filmi uzun süre izleyemememin verdiği bir fazla beklentim yok durumu hasıldı bende ama beni fazlasıyla tatmin eden, soluksuz izlediğim bir film oldu.
Özetle seyir keyfi, temposu, heyecanı yüksek mutlaka izlemeniz gereken bir yapım.
Tavsiye edilir şiddetle. Benim gibi yapıp geciktirmeyin hatta.