22 Ocak 2016 Cuma

Second Time Twenty Years Old // Twenty Again (2015)

Tercihlerimiz ve bu tercihlerimizin değiştirdiği ya da oluşturduğu hayat çizgimiz... Bazen "keşke"lerle dolu, bazen "iyi ki"lerle. Bazen başkasının istekleriyle dolu, bazen kendi isteklerimizle. Bazen yine olsa yine aynı tercihi yapardım derken, bazen verdiğimiz kararın pişmanlıkları içinde kıvranırız.
Fakat önemli olan şey artık geçmişte kalan o tercihler değildir. Bundan sonrası için yapacağımız tercihler, alacağımız kararlar, yürüyeceğimiz yollardır önemli olan. Geçmişi değiştiremeyiz, yaşadıklarımızı silemeyiz ama onlardan gerekli dersleri alıp önümüze daha geniş bir ufukla bakabiliriz.
İşte Twenty Again de bizlere bunu anlatmaya çalışan bir dizi. Biraz olsun cesur olup hayatı başkaları için değil kendimiz için, kendi aldığımız kararlarla yaşamamızı öğütlüyor bize.
Dansçı olma hayalleriyle lisede okuyan Ha No Ra erken yaşta hamile kalıp evlenince okulu bırakıp kocasıyla Almanya'ya gider. Orada yaşadığı yalnızlık ve kocasının ilgisizliği nedeniyle hayatını sadece kocasına ve oğluna göre yaşamaya başlar. Kendi için yaptığı hiçbir şey yoktur. Hayatı tamamen kocası ve oğlundan ibarettir. Fakat başarılı bir profesör olan kocası onu cahil olmakla itham etmekte ve ondan boşanmak istemektedir. Kocasına yakışır bir eş olma umuduyla liseyi dışarıdan okuyup üniversite sınavlarına hazırlanan Ha No Ra artık 38 yaşına gelmiştir. Oğluyla aynı üniversiteye başlayan No Ra, artık hayatını kendi istekleri doğrultusunda yaşamaya karar verir.
Sonrasında ise üniversiteki gençlerin önündeki zorlukları, iş bulmanın ve geçinmenin sıkıntısını, dış dünyanın kendi çekildiği kabuğundan çok farklı olduğunu fark eder. Bu sırada gittiği üniversitede profesör olan ilk aşkı Cha Hyun Suk'la karşılaşır. Böylece yaşayamadığı gençliğini yaşamaya karar verir.

Olanla ölmüşe çare olunmaz diyerek, geçmişi kenara bırakarak, kendi ayaklarımızın üstünde durmak için kendi kararlarımızı cesurca alarak hayatımızı şekillendirmemiz adına güzel dersler veren bir diziydi.
Yer yer komik sahneleri olan dizinin, sık sık izleyiciye duygusal anlar yaşatıp düşündüren sahneleri de oldukça fazlaydı. İzlerken kendinizden bir şeyler buluyor, alacağınız kararlar adına güç topluyorsunuz.
Adeta; hâlâ nefes alıyorsak hiçbir şey için geç değildir, pes etmeyin, emin adımlar atın, kararlarınız arkasında olun diyor dizi bize. Yani hayata dair verilebilecek tüm güzel dersleri veriyor.

Üç ana karaktere can veren oyuncuyu da çok seviyordum zaten. Bu dizide de yine çok beğendim onları. İlk göz ağrılarımdan biri olan Choi Ji Woo artık yaşı ilerlemiş olmasına rağmen zarifliğiyle ve o beni çok etkileyen ağlamasıyla yine beğenimi kazandı. Tabiri caizse "belediye çukuru gibi" gamzeleri, etkili oyunculuğu ve tüm sevimliliğiyle Lee Sang Yoon gönlümü bir kez daha fethetmeyi başardı. Daha önceki dizilerinde izleyip beğendiğim bana çok sempatik gelen Choi Won Young ise bu dizide de sempatimi kazandı.
No Ra, Hyun Suk ve No Ra'nın pişkin ama sevimli kocası Kim Woo Chul arasında geçen olayları izlerken çok zevk aldım. Aşk unsuru çok fazla ön planda değildi ama araya serpiştirilmiş romantizmin de dozu yerindeydi. Sadece yetişkinlere değil gençlere verdiği de çok mesajı vardı dizinin.
Vaktiniz olduğunda bir şans verin derim. Hele tam da bir şeylerden umudunuzu kaybettiğiniz zamanlardaysanız ilaç gibi gelecektir.

Ha bir de dizinin şu bayıldığım afişini de eklemeden edemeyeceğim. Çok sevdim ve içten buldum nedense.

Fragman da ekleyelim. 

21 Ocak 2016 Perşembe

Special Affairs Team TEN // TEN 2 (1. ve 2. Sezon )

Ahhh, resmen hayatımdan bir "TEN" geçti. Hem de tadını damağımda bırakarak. Kurgu, oyunculuk ve işleniş çok güzeldi gerçekten. Uzun zamandır böylesine kendimi kaptırıp zevk alarak izlediğim suç-polisiye tarzı bir dizi izlememiştim. Aslında bu türü seven biri olarak bu diziyi böylesine geç keşfetmiş olmam çok yazık olmuş gerçekten. OCN dizilerinin arka planda kalışı, çevirisinin geç gelişi ve tabii ki dizide genelde Uzak Doğu severlerin aradığı o peri masalı misali aşk örgülerinin olmayışından olsa gerek ki çok ön plana çıkmadı dizi. Her gördüğümde klasik polisiyelerden olduğunu sandım bir de ben. Bundan önce Kore'nin polisiye türündeki yapımlarını izleyip pek memnun kalmamıştım. Basit meseleler, fazla kafa yormaya gerek duyulmayan kurgular içerdiklerini görünce artık uzak durur olmuştum. Fakat TEN bu bahsettiğim basit polisiyelerin dışında. TEN'e sadece polisiye demek de hata olur gerçi. Cinayet çözme, aksiyon, dram, suç, gerilim, gizem, psikoloji... ne ararsanız var.

Önemli davaları çözmek için oluşturulan özel ekibimizde farklı özellikleri olan yetenekli dört kişi bulunuyor. Bu muhteşem dörtlü, içinden çıkılması zor vakalarda görev alıyor. Cinayetler ve kaçırılma olayları... Birçok vakanın kurgusu bize aynı türdeki Amerikan yapımlarının kalitesini hissettiriyor. Buna ek olarak da Kore'ye özgü o duygusallık teması da bu vakalara ustaca yerleştirilmiş. Anlayacağınız suç ve duygular olabilecek en güzel şekilde harmanlanmış. Sadece olayları çözmeye çalışarak kaptırmıyorsunuz kendinizi diziye, size sunduğu duygusal yoğunlukla da hüzünlü anlar yaşıyorsunuz. Katili ya da suçluyu tahmin ediyorsunuz zaten ama mühim olan işlenen suçun nedeni. O nedeni merak ediyorsunuz daha çok. Bir şekilde ders niteliğinde, hayatın acı yüzünü de göstermek adına özel yazılmış kurgular ve nedenleri izliyoruz.
Ayrıca olayları bu 4 kişinin farklı yöntemleri kullanarak kendilerine özgü bakış açılarıyla araştırıp sonra bir şekilde aynı kapıya çıkmaları, birinin eksiğini ötekinin yakaladığı bir ayrıntının tamamlaması ve sonunda birliğin verdiği uyumla olayı çözmeleri izleme zevkini daha da arttırıyor.

İki sezon var henüz elimizde. İlk sezon 9 bölüm, ikinci sezon 12 bölüm. Hemen hemen her bölüm yeni bir vaka işleniyor. Bazıları çok daha güzel olsa da hepsini ayrı sevdim ben. İlk sezonun birinci bölümü film tadında ve 2 saat sürüyor. Bu bölüm iki sezonun da en güzel bölümünü oluşturuyor. Zaten birinci bölümü bitirdikten sonra dizinin devamını izleme isteği oluşuyor sizde. Diğer bölümler içerisinde de çok iddialı vakalar var. Bazı vakalar 2 bölüme yayılıyor, yine film tadı veriyor bize.
Bir de özellikle kurbanların ya da zanlıların evlerinin incelenip yaşam şekillerine göre tahminler yapılması çok hoşuma gitti benim.
Oyuncuları da sevdim ben. Bazen gözüme çok batan konuşma şekli yüzünden bayan  karaktere biraz gıcık olsam da izleme zevkime etki etmedi bu.
2. sezon finalinde 3. sezon için oldukça açık bir kapı bıraktılar ama 2 yıldır yeni sezondan haber yok. Büyük bir umutla yeni sezonu beklemeye başladım ama şimdiye kadar ses etmedilerse bundan sonra kadroyu falan toplamaları mümkün olur mu bilmem.
Heyecan ve merak unsuru hep canlı tutuluyor. Olaylar şaşırtan ve etkileyen cinsten. Ayrıca klasik Kore yapımlarına göre de oldukça özgün. Bu özgünlük de farklı şeyler arayanları tatmin edecektir. Türü seviyorsanız mutlaka izleyin derim, ben bayıldım.

 Bir adet fragman da bırakıp kaçayım. :)

7 Ocak 2016 Perşembe

Oh My Venus (2015)

Kore yapımlarını sevmeme sebep olan oyuncu So Ji Sub'dur. Haliyle en sevdiğim oyuncu da kendisidir. Uzun zamandır da kendisinin sıkı bir takipçisiyim. Oyunculuğu, görünüşü, bize yansıyan karakteri, bakışları derken kendisinde sevmediğim bir özellik yok desem yeridir.
Oldukça fazla seveni varken kendisi ekranlarda yeni bir yapımla pek nadir görünüyor maalesef. Master's Sun'dan sonra 2 yıl bekleyip kendisine Oh My Venus dizisiyle kavuştuk sonunda. Hem de bayan partneri çok sevilen bayan oyunculardan biri olan Shin Min Ah ile. Haberi duyunca pek bir sevinmiş ve So Ji rolü kabul ettiyse güzel dizi olacaktır diyerek büyük beklentilere girmiştim. Dizinin kadrosundaki tüm oyuncular tanındık, kaliteli oyunculardı üstelik. Eee bu şartlarda ben beklentiye girmeyeyim de kim girsin dimi? Senaristin ilk senaryosu olduğu ve konunun pek de fazla bir şey vadetmediği haberleri çıkmış olsa da beklentim büyüktü yine de.
An itibariyle diziyi finallemiş bulunmaktayım. Konuyu verip düşüncelerime geçeceğim.

KONUSU
Kim Young-Ho (So Ji-Sub) Hollywood yıldızları için kişisel antrenörlük yapmaktadır. Varlıklı bir aileden gelmiş olmasına rağmen çocukluk yıllarında büyük bir sakatlık geçirmiştir. Sabır ve inatla sorunların üstesinden gelindiğine inanmaktadır. 
Kang Joo-Eun (Shin Min-Ah) gençlik yıllarında güzelliği ile nam salmıştır. Şimdiyse 33 yaşında bir avukattır. O zamandan beri epey kilo almıştır. Erkek arkadaşı tarafından terk edilmiştir. Doktorunun da sağlık sorunları olduğunu söylemesi üzerinde kilo vermek için Kim Young-Ho'yu tutar. 
Kang Joo-Eun'un fiziksel görünümünü değiştirmek için çalışırlarken birbirlerinin manevi yaralarını da iyileştirip aşık olacaklardır. 

Ne yazık ki zaten romantik komedilerle arası pek iyi olmayan benim için hayal kırıklığı oldu bu dizi. Sen So Ji'sin, sen Min Ah'sın nereden buldunuz bu diziyi dedim her ilerleyen bölüm sonunda. Senariste kaliteli diye bilinen 4-5 oyuncu verip sen ne yazarsan yaz ne de olsa millet bunları izler demişler sanki. O da senaryodan çok kimyası tutan So Ji ve Min Ah ikilisine odaklanıp bunları nasıl izleyiciye servis edebilirim demiş resmen. Konu yok, olay kurgusu yok... Sergilenen So Ji var... Dizinin çevirmenlerinden biri olarak maalesef ki benim adıma olmamış bu dizi.

Haa iyi yanları yok muydu dizinin, vardı. Bir kere kilo sorununuz varsa diziyi izleyin derim. İster istemez kendinize bir çeki düzen veriyorsunuz. Kilo sorununuz yoksa bile dikkat etmeye başlıyorsunuz. Spor yapmanın önemini görüyoruz. Sağlıklı olmanın ne büyük bir nimet olduğunun, yalnız değil de sevdiklerimizle olmanın güzelliğinin farkına varıyoruz.

Diziyle ilgili sevdiğim bir diğer şey de esas karakterlerin özellikleri. Yani aptal saptal karakterler yoktu. Aptalın yaptığına bak demedik hiç. Hepsi olabilir davranışlarda bulunuyordu.
Fakat olaylar çok yüzeyseldi, iki cümle kurup; annesi şöyle yapmış, baba böyle yapmış tarzında ufak bilgiler verip geçiyorlardı. O yüzden de hiç odaklanamadım ben diziye. Kopuk bir olay örgüsü vardı özetle. Senaristin acemiliği gün gibi ortadaydı.

So Ji'yi bu rolde izlemek keyifliydi, çok tatlı bir karakteri vardı ama keşke böyle bir karakterle çok daha kaliteli bir senaryo içinde yer almış olsaydı. O zaman efsane olabilirdi. Bu diziyi bize sadece So Ji izletti bence. Min Ah'ı da o kadar başarılı bulmadım bu dizide.
Sonuç olarak izleyip yarın unutacağımız, izlemesek de olur dedirten türden çerezlik bir dizi.
So Ji vücudu izlemek isteyen kesin izlesin tabii. :) Vakti olan sevdiği oyuncu hatırına izleyebilir desem de ben, dizinin azımsanmayacak kadar seveni de var. Belki benim tarzım olmadığı için pek sevememişimdir. Karar izleyenlerin artık...

Bu arada yazıyı bitirmeden eklemek istiyorum. Dizinin en güzel yanı So Ji'nin oynadığı Young Ho karakterinin evlenme teklifiydi. Gerçekten hoş ve orijinal bir teklifti, hayran kaldım. Hepimize onun gibi bir adet Koçinnim dileyerek yazıma son veriyorum.

Fragman niyetine dizinin en sevdiğim şarkısını da kondurayım şuraya.