Fakat önemli olan şey artık geçmişte kalan o tercihler değildir. Bundan sonrası için yapacağımız tercihler, alacağımız kararlar, yürüyeceğimiz yollardır önemli olan. Geçmişi değiştiremeyiz, yaşadıklarımızı silemeyiz ama onlardan gerekli dersleri alıp önümüze daha geniş bir ufukla bakabiliriz.
İşte Twenty Again de bizlere bunu anlatmaya çalışan bir dizi. Biraz olsun cesur olup hayatı başkaları için değil kendimiz için, kendi aldığımız kararlarla yaşamamızı öğütlüyor bize.
Dansçı olma hayalleriyle lisede okuyan Ha No Ra erken yaşta hamile kalıp evlenince okulu bırakıp kocasıyla Almanya'ya gider. Orada yaşadığı yalnızlık ve kocasının ilgisizliği nedeniyle hayatını sadece kocasına ve oğluna göre yaşamaya başlar. Kendi için yaptığı hiçbir şey yoktur. Hayatı tamamen kocası ve oğlundan ibarettir. Fakat başarılı bir profesör olan kocası onu cahil olmakla itham etmekte ve ondan boşanmak istemektedir. Kocasına yakışır bir eş olma umuduyla liseyi dışarıdan okuyup üniversite sınavlarına hazırlanan Ha No Ra artık 38 yaşına gelmiştir. Oğluyla aynı üniversiteye başlayan No Ra, artık hayatını kendi istekleri doğrultusunda yaşamaya karar verir.
Sonrasında ise üniversiteki gençlerin önündeki zorlukları, iş bulmanın ve geçinmenin sıkıntısını, dış dünyanın kendi çekildiği kabuğundan çok farklı olduğunu fark eder. Bu sırada gittiği üniversitede profesör olan ilk aşkı Cha Hyun Suk'la karşılaşır. Böylece yaşayamadığı gençliğini yaşamaya karar verir.
Olanla ölmüşe çare olunmaz diyerek, geçmişi kenara bırakarak, kendi ayaklarımızın üstünde durmak için kendi kararlarımızı cesurca alarak hayatımızı şekillendirmemiz adına güzel dersler veren bir diziydi.
Yer yer komik sahneleri olan dizinin, sık sık izleyiciye duygusal anlar yaşatıp düşündüren sahneleri de oldukça fazlaydı. İzlerken kendinizden bir şeyler buluyor, alacağınız kararlar adına güç topluyorsunuz.
Adeta; hâlâ nefes alıyorsak hiçbir şey için geç değildir, pes etmeyin, emin adımlar atın, kararlarınız arkasında olun diyor dizi bize. Yani hayata dair verilebilecek tüm güzel dersleri veriyor.
Üç ana karaktere can veren oyuncuyu da çok seviyordum zaten. Bu dizide de yine çok beğendim onları. İlk göz ağrılarımdan biri olan Choi Ji Woo artık yaşı ilerlemiş olmasına rağmen zarifliğiyle ve o beni çok etkileyen ağlamasıyla yine beğenimi kazandı. Tabiri caizse "belediye çukuru gibi" gamzeleri, etkili oyunculuğu ve tüm sevimliliğiyle Lee Sang Yoon gönlümü bir kez daha fethetmeyi başardı. Daha önceki dizilerinde izleyip beğendiğim bana çok sempatik gelen Choi Won Young ise bu dizide de sempatimi kazandı.
No Ra, Hyun Suk ve No Ra'nın pişkin ama sevimli kocası Kim Woo Chul arasında geçen olayları izlerken çok zevk aldım. Aşk unsuru çok fazla ön planda değildi ama araya serpiştirilmiş romantizmin de dozu yerindeydi. Sadece yetişkinlere değil gençlere verdiği de çok mesajı vardı dizinin.
Vaktiniz olduğunda bir şans verin derim. Hele tam da bir şeylerden umudunuzu kaybettiğiniz zamanlardaysanız ilaç gibi gelecektir.
Ha bir de dizinin şu bayıldığım afişini de eklemeden edemeyeceğim. Çok sevdim ve içten buldum nedense.
Fragman da ekleyelim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder