8 Kasım 2015 Pazar

Paradise Murdered / Ci(e)nnet Adası (2007)

Daha önce Park Hae-il'in yapımlarından birkaç tane izleyip oyunculuğunu beğenince diğer yapımlarını da takibe almaya başladım. Bunlar arasında 2007 yapımı Paradise Murdered filminin yorumlarının ve puanının fena olmadığını görünce bir şans vereyim dedim.
Film 1986'da sadece 17 kişinin yaşadığı bir adada meydana gelen sıra dışı olaylardan bahsediyor.

Filmin konusunu vereyim önce:
Peninsula'nın güney sahilinde Cennet Adası isminde 17 sakini olan bir ada vardır. Cennet Adası ismini nefes kesen dağları ve iyi huylu insanları sayesinde almıştır. Bu güzel vahaya gelenlerde dert, tasa ve stres uçup gider. Ama bir gün aniden adada birisi kaybolur, geride hiçbir iz bırakmadan. Kanlar içindeki iki ceset bulunduktan sonra ortalık iyice karışır ve herkes birer şüpheli haline gelir.
Kızgın deniz ana karaya gitmelerine mani olur ve tek iletişim aygıtları olan telsiz bozulmuştur. Adada tuzağa düşürülmüş insanlar birbirinden şüphe etmektedir ve görünmeyen bile olası bir şüphedir. Günden güne iğrenç sırlar açığa çıktıkça, cennet olan bu ada yavaş yavaş ölüm adasına dönüşür...

Film başladığında önce kim kimdir anlamaya çalışıyorsunuz. Bir doktor, bir öğretmen, adanın muhtarı diyebileceğimiz bir başkan ve geride kalan birkaç ada sakini. Adada her şey yolundadır, herkes çok mutludur. Hatta ada ülkedeki en iyi uzak ada olarak seçilmiştir ve ödül olarak adaya çuval çuval toz şeker gönderilmiştir.

Adada herkes mutlu mesut yaşarken bir sabah kalktıklarında cesetleri görürler. Bir kişi de kaybolmuştur. Katilin o olduğunu düşünüp aramaya koyulurlar ama onun da parçalanmış cesedine ulaşırlar.
Geride kalan ada sakinlerinin hepsi birbirinden şüphelenmeye başlar. Herkes büyük bir şok yaşar, farklı fikirlere kapılır, ölümler peş peşe gelir...
Sonrasında ise katili ve adadaki olaylarının nedenini öğrenmeye çalışıyoruz. Finale yaklaştıkça sır perdesi kalkıyor ve taşlar yerine oturuyor haliyle.

Gelelim benim filmle ilgili düşüncelerime. Öncelikle filmin ilk yarısında her şey çok karmaşık geldi bana. Kim kimdi, ne neydi diyordum ama sonra filme kaptırmışım kendimi. İkinci yarısına gelince ise resmen ada gerçekten bir cinnet adasına dönüyor. Olaylar çığırından çıkıyor. Gelen ölüyor giden ölüyor. Katil kim, nedeni ne, ölenler nasıl öldü, senarist ipin ucunu kaçırdı iyice olayı nasıl bağlayacak falan derken filmin sonunda buldum kendimi. Finalde ise aklımdaki tüm sorular cevap buldu.
Daha önce çok polisiye, suç, gizem tarzı yapımlar izlediğim için mi yoksa gerçekten çok mu ortadaydı her şey bilmiyorum ama birçok şeyi tahmin ettim ben, o nedenle çok şaşırmadım. Yine de resmin bütününü görmem mümkün olmadı tabii. Bu yüzden de finale kadar film merakımı diri tuttu.
Zaten filmi beğenme nedenim de bu. Heyecanını hiç kaybetmiyor, merak unsuru hep canlı kalıyor. Olayları ve nedenini iyi kötü tahmin etsek bile sonuna kadar izleme isteğimiz sürüyor.
Olay akışı, sonunun bağlanış şekli de tatmin ediyor bence. Kan ve mide bulandıran sahneler mevcut, araya korku da serpiştirmişler.
Park Hae-il'in oyunculuğu ise yine göz dolduruyor, onun için bile izlenir.
Bence türü sevenler için şans verilmesi gereken bir film. Beğendim ben, izlememe değdi. Tavsiye edilir.

3 yorum:

  1. Bana Agatha Christie kitaplarını hatırlattı konu. Güzele benziyor. Teşekkürler yazı için :)

    YanıtlaSil
  2. Bana Agatha Christie kitaplarını hatırlattı konu. Güzele benziyor. Teşekkürler yazı için :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Rica ederim. Ben de teşekkür ederim. :)

      Sil