15 Haziran 2015 Pazartesi

Angry Mom / Öfkeli Anne (2015)


Uzun zamandır güncel dizileri pek takip edemiyorum zamansızlıktan. O nedenle her yayın kuşağından tek dizi seçip onu takip ediyorum. Kill Me Heal Me'den sonra yeni dizi tercihimi Angry Mom'dan yana yapmıştım ki verdiğim en doğru karar olduğuna hiç şüphem yok.
Ülkemizde Kore dizilerini izleyen kitlenin gitgide konusu pek bir şeye benzemeyen, içinde en az bir adet kpop grubu üyesi oyunculukta yeteneksiz eleman olan, çerezlik dizileri tercih eder olduğu kesin. Bu nedenle de böyle ders verici nitelikte olan, milleti ekrana çekecek "oppa" unsuru olmayan, aşktan çok değerler üzerinde duran bir dizi biraz daha kıyıda köşede bırakılıyor. Neyse ki Koreliler genelde reytingi gerçekten hak eden dizilere verme konusunda beni pek yanıltmıyor da böyle güzelim diziler çekilmeye devam ediyor orada.
Dizi, günümüzde bizim ülkemiz de dahil bütün ülkelerin sorunu olan ağır bir konuya parmak basmış. Okullardaki şiddet, taciz, kayırma, siyasilerin ve onlara bağlı olan zengin iş adamlarının eğitimi de kullanarak nasıl çıkar sağladıkları... Buna ek olarak da hiçbir kelimeyle değerini ifade edemeyeceğimiz "anne fedakarlığı".
Fakat diziyi güzel kılan, bu toplumsal sorunu ağır bir dille değil de komedi unsuruyla besleyerek, izleyiciyi konunun ağırlığı altında ezmeden dozunda sunmasıydı. Aslında birçok yapımın başaramadığını başarmış dizi. Böyle ağır bir konuyu beni bir dakika bile sıkmadan, hevesle izlettirebilen nadir dizilerden oldu.
Bu nedenle "MBC 2014 Seneryo Yarışması Kazananı" olan bu senaryoyu bizlere sunan senariste teşekkür ediyorum.
Bu konu bana ağır gelir, ben aşk isterim, becereksiz sakar kızlara aşık olup onu koruyup kollayan küçük dağları ben yarattım modundaki zengin, kibirli adamları izlemek istiyorum diyorsanız elbette saygı duyarım ama gerçeklerden kaç kaç nereye kadar dimi? Arada bunları da izlemeliyiz. Yarın bir gün anne/baba olduğumuzda bizim çocuklarımızın başına böyle şeylerin gelmeyeceğinin garantisi mi var? Hele ki gitgide bozulan eğitim kurumlarımızın hali ortadayken. Daha 6. sınıfa giden bacak kadar öğrencilerin tehdit, dayak, küfür, kavga, eylemlere katılma gibi icraatlarda bulunduklarına gözlerimle, kulaklarımla şahit olmuşken hele ki...
Neyse efendim bu kısımları geçip dizi karakterlerinden bahsetmek istiyorum biraz. İlk bahsedeceğim kişi kendisine Faith dizisinden beri hayranlık duyduğum Kim Hee Sun.
Dizimizin, kızı için liseli gibi davranıp okula giden öfkeli annesi. Yapımcı bu role ondan daha uygun biri olmayacağını düşündüğü için bir ay boyunca telefonda başının etini yiyerek ikna etmiş Hee Sun'u. O da senaryoyu okuyunca ikna olmuş zaten.
Ben de yapımcıya katılıyorum, bu rol tam Hee Sun'a biçilmiş kaftandı.
Kendisini ayakta alkışlasam yeridir. Çok güzel oynadı. Bazen güldürdü, bazen ağlattı. Kısacası dizide verilmesi istenen her duyguyu verdi. Liseli halleri de, anne halleri de ayrı güzeldi.
Ji Hyun Woo. Dizimizin saf öğretmeni. Öğrencileri için her fedakarlığı yapan, onlara sevgi gösteren, kendi çocuğu gibi gören ideal öğretmen. Fakat öğrencilerin yaşadığı acı olaylara tanık oldukça dünyanın kendi düşündüğü kadar temiz olmadığını fark eder. Yaşanan olaylarla o da büyüyüp olgunlaşıyor dizinin sonunda.
Keşke her öğretmen onun gibi olabilse. Okul sadece kitaplardaki bilgileri öğretme yeri değil, insanlara adil olmayı, dürüstlüğü, sevmeyi de öğretmeli. Ji Hyun Woo da bu rolüyle öğretmenlere biraz olsun ders vermiştir umarım.
Diğer karakterleri siz izleyip görün artık. Ben son olarak dizinin beklenmedik şekilde parlayan yıldızı Ji Soo'dan bahsedeceğim. Diziminizin asi çocuğu Go Bok Dong. Birçok kişi gibi ben de kendisini ilk kez izledim. Bence Angry Mom onun için dönüm noktası oldu. Gerçekten kendini gösterdi, sevdirdi ve geleceğin yıldızlarından biri olmaya aday olduğunu duyurdu herkese. İlk bölümlerde etkisiz gibi görünse de bir anda nasıl kendini sevdirdi, hepimizin sevgilisi oldu, dizinin merkezi haline geldi ben de anlamadım. Fakat iyi ki de öyle olmuş. Diziye ayrı bir renk getirdi, dizi daha eğlenceli hale geldi ve ufak da olsa saf sevgiyi hissettirdi bize.
Bundan sonra takibe alacağım genç yeteneklerden biri oldu kesinlikle. Diziyi izleyenlerin en sevdiği karakter olduğuna ve sahnelerinin dört gözle beklendiğine hiç şüphem yok.

Toparlarsak; dizi 16 bölüm, izlemeye yüzde yüz değer, konu güzel, işleniş güzel, eğlendirirken düşündürüyor, yer yer güldürüp yer yer duygulandırıyor, oyunculuklar gayet iyi, final de olması gerektiği gibi bitiyor. Yani izleyin, izlettirin...
Şimdi kendime yeni bir dizi bulmam lazım ama ilgimi çeken dizi yok. Yegane şansımı boşa harcamak istemiyorum. Sanırım Soo Ae'nin yeni dizisi Mask'ı bekleyeceğim.

Fragman...

Project Makeover / Go Go Sister / Şimdiki Aklım Olsa (2007)

Lee Beom Soo filmlerini izlemeye devam ederken yine çok hoş bir filmle tanışmış oldum. LBS az görünüp öz göründü ama sayesinde güzel bir 2 saat geçirdim. Gerçi filmin ilk yarısı biraz durağandı ama ikinci yarısında acısı çıktı fazlasıyla. Şöyle bir konuyu özet geçeyim:
Jeong-ju, 30 yaşında ve mutsuz bir kadındır. Mutsuzluğunun sebebi olarak lisede beraber olduğu ve bugün ünlü bir pop starı olan Jo Hani'yi suçlamaktadır. Jeong-ju'ya göre bu hayatının en büyük hatası ve dönüm noktasıdır. Bir gün mucizevi bir şekilde kendisine geçmişe dönüp her şeyi değiştirme şansı verilir. Artık akıllandığını düşünmektedir ve birdenbire kendisini 10 yıl önceki kendisine hayati öğütler verirken bulur.
Oyuncuları LBS hariç ilk kez izledim sanırım. Hepsi de hakkını vermiş rolünün, hiçbiri sırıtmamış. Böyle hem gençlik hem de yetişkin hallerinin işlendiği yapımların hoş bir havası oluyor. Oyuncuları da bu geçiş aşamasında oldukça beğendim ben.
Filmde işlenen konuya benzer olarak daha önce Marry Him If You Dare dizisini izlemiştim.
Fakat daha önce çekilmiş olmasına rağmen gerek işleniş olarak gerekse de finaliyle bu filmi daha çok beğendim.
Birçok kişinin "Şimdiki aklım olsa" lafını kullandığı çok olmuştur eminim. Tam o anda, o zaman verdiğim kararı değil de başka bir kararı verseydim her şey çok daha iyi olabilirdi diye düşünürüz bazen. Oysaki bu filmde de anlatılmaya çalışıldığı gibi kaderimizi ne yaparsak yapalım değiştiremiyoruz. Aynı olayı defalarca kez tekrar yaşasak da sonunda vereceğimiz karar yine aynı yolu seçmekten geçiyor. Çünkü bizi biz yapan verdiğimiz o kararlar. Peki ne yapmalıyız? Cevap çok basit: "Asla pişman olma!"

Evet; verdiğimiz kararı verdik, yaşadığımız şeyi yaşadık, geleceğimiz noktaya geldik. Geçmişe takılıp "keşke" demek yerine verdiğimiz kararlardan çıkarmamız gereken dersleri çıkarmalı, artık çok geç diye düşünmeden bugünümüzde neler yapabileceğimize yoğunlaşıp elimizdeki anı en iyi şekilde değerlendirmeliyiz.
Olmuşla ölmüşe çare yoktur ama olacağa çok çareler bulabiliriz. Belki hayatı mükemmel yaşayamayız ama elimizdekilerin kıymetini bilerek ilerisi için sağlam adımlar atabiliriz.

Her zaman kendimize, demek ki gidebileceğim en iyi yol bu yoldu demeliyiz. Şimdi geçmişe dönsek ve keşke o kararı vermeseydim dediğimiz bir şeyi değiştirsek şimdiki halimizden daha iyi bir yerde olacağımızı nereden bilebiliriz ki? Sonuçta hayat yaşadıkça deneyim kazandığımız, olumsuzluklardan ders çıkartıp olgunlaştığımız bir yer. Düşe kalka öğrendik, öğreniyoruz, öğreneceğiz.
Kısacası; düşmemek için çabalayın ama düşmekten de korkmayın. Olur da düşerseniz düştükten sonra kalkmak için gereken azim sizde olsun yeter.

Böyle filmleri umut aşılayıcı oldukları için çok seviyorum. Tamam; gerçek dışı, tahmin edilebilir, herkesin bildiği ve sık sık söylediği şeyler bunlar. Fakat unutuyoruz, aklımızdan çıkartıp ister istemez geçmişe takılıyoruz. İşte böyle anlarda, hele ki tam da umutsuzluğa düştüğünüz, biraz cesarete ihtiyaç duyduğunuz bir anda böyle bir film izlemek insana enerji veriyor. Yine tam zamanında, tam ihtiyacım olan şeyi anlatan bir film izlemenin mutluluğuyla yazıma son veriyorum. Siz de bir ara şans verin derim. Teşekkürler Lee Beom Soo.

                              Fragman