9 Ağustos 2015 Pazar

The Case of Itaewon Homicide / Itaewon Cinayeti (2009)

Daha önce defalarca Kore'nin gerçek olaylardan uyarlama suç türündeki yapımlarından uzak duracağım demiş olsam da sütten ağzımın yanmasına doyamamış olacağım ki bu düşüncemi bir kenara itip yeniden böyle bir yapıma daldım. Neyse ki bu kez hazırlıklıydım. Günümüzdeki adalet sisteminin bile öylesine saçma açıkları varken bu film fazla dağlamadı yüreğimi. Elbette ki bu lafım bile üzücü. Böyle bir durum var ortada ama maalesef o kadar alışılmış geldi ki duyarsızlaşmışım artık. Belki de üzerinde derin derin düşününce insanı çıldırtacak bir olayı neredeyse "normal" kabul ettirecek bir dünyada yaşıyoruz.

Film; iki Amerika vatandaşı Koreli şımarık gencin, eğlence uğruna gözlerine kestirdikleri masum bir genci hiç acımadan, vahşice bıçaklayarak öldürmeleriyle başlayan "katil hangisi" sorgulaması üzerine kurulu.
Bir hamburgercinin küçük tuvaletinde gerçekleşen olayda katilin bu ikisinden biri olduğuna hiç şüphe yoktur. Fakat esas sorun, ikisi de suçu birbirine atarken gerçek katilin hangisi olduğuna karar vermenin çok zor olmasıdır. Günümüzde elbette bu davayı aydınlatmak daha kolay olabilir ama filmde anlatılan olay 1997 yılında gerçekleşmiş.

Gerçi günümüzde bile ne olaylar ne suçlar gözler önünde işlenmiş, tüm deliller ortaya çıkmışken suçlu ya da suçluların gücü ve parası var diye kapatılıyor. Herkes her şeyi bilirken üç maymun oynayan onlarca sözde adalet görevlisi var. Devleti soyanlar, banka hortumlayanlar, devlet içinde devlet kuranlar, futbolda şike yapanlar, terör örgütüne yardım eden yasal görünümlü partiler falan filan... Başta bizim ülkemiz dolu bunlarla. Hepsinin ortak noktası; yasaların açıklarıyla, basın gücüyle, para ve nüfuslarıyla her yere uzanan elleri sayesinde işledikleri suçların cezasız kalması.
Her şeye rağmen adalete olan güvenimizi korumalıyız elbette ama yasaların herkese aynı işlemediği de ortada.

Olayın bu kısmını geçip filmin işlenişine ve oyunculuklara geleyim. Öncelikle film öyle ahım şahım değil ama izlerken de sıkmıyor. Merakı diri tutuyor. Oyunculuklar rahatsız etmiyor. Sadece bu konuyu biraz daha vurucu işleyeceklerini düşünmüştüm. Fakat fazla duygulara inmeden, yüzeysel ve tarafsız işlenip kararı izleyiciye bırakmak istemişler.

Sonuç olarak vakit ayrılabilecek, birçok filme göre izlenebilirliği yüksek ama çok da büyük beklentiler içinde izlenilmemesi gereken bir film. Vaktiniz varsa ve bu türü seviyorsanız tavsiye edilir.
Fragman

1 yorum:

  1. Film gercek hikayeden uyarlanmasi insani daha da endiselendiriyor. Bir de dusundukce ki bu film 14 yil sonra yani filmin cekilmesinden 3 yil sonra gercek hayatda katilin yakalanmasina yardimci olmus olmasi filmin onemini daha da artiriyor.Dusunun genc ogrenci olduruluyor katil 2 kisiden biri ama ikiside cinayet sucundan yarqilanmiyorlar. Fakat bu film insanlarda buyuk etki yaratir ve DNA sonuclarina esasen Kurbanin ailesinin talebi uzre G. Kore hukumeti 2010 yilinda ABD de yasayan Pearson un iadesini ABD den talep ediyor. Abd olayi unutulacagini umuyordu ve Pearsonun gizlendigini bahane ediyordu.Maksat dava zaman asimina ugrasin ve dosya kapatilsin( G.Korede bir cinayet islendikden sonra faili bulunmazsa 15 yil sonra zaman asimina ugrar ve dosya kapanir.15 yil sonra katil gelip sucunu itiraf etse bile tutuklanamaz).Fakat tam aksi olur olaylar daha da gundem konusu olur . Hatta SBS(G.Kore tv kanali) kanali "I want to know it" adli programin bir kac bolumu bu cinayet davasina yer verir.ABD 2011 yilinda Pearsonu G.Kore devletine iade eder.Kore mahkemesi 2011 yilinda Pearsona cinayeti isledigi icin 20 yil hapis cezasi verir.Alex ise olayi sogukkanlilikla izlemis yarqilanmaz. Sonunda geçde olsa katil bulunur tutuklanir.
    Adaletin gec de olsa saglanmasi insana bu dunyada hakk adaletin olmasina az da olsa umut veriyor.

    YanıtlaSil