20 Ocak 2015 Salı

Sunny / Güneşli (2011)

"Hayatımızın en güneşli anları..."
Öncelikle yazıya bir tavsiyeyle başlıyorum. İzleyin, izleyin, izleyin...
Herkesin kendinden bir şeyler bulacağına inandığım bir film bu. Gerçek hayata öylesine yakın ki bir yönüyle sizi de kendi içine çekip güzel şeyler hatırlatacağına eminim. Mesela beni hiç beklemediğim bir noktadan yakaladı. Şöyle ki:
8. sınıfa giderken yani tam 13 yaşında olduğum zamanlarda bir dersimizde Türkçe öğretmenimiz ilginç bir şey yapmamızı istemişti; tam 10 yıl sonraki kendimize mektup yazmamızı. O zamanlar komik ve tuhaf gelmişti ama yine de ciddiye alarak süslü püslü bir kağıda o dönemin modası simli bir kalemle bir mektup yazıp, üzerine de 2013 yılında açılacak diye bir not düşmüştüm. Sonra onu okul anılarımı sakladığım bir kutuya koymuş ve o kutudaki eşyalarla bir kenara kaldırmıştım. Tabii sonra liseydi, üniversiteydi, sınavlardı, iş arama telaşıydı, iş telaşıydı derken unutup gitmişim öyle bir şeyin varlığını. Nasıl olduysa üzerinde yazdığım tarihten birkaç ay sapmalı da olsa tesadüfen gerçekten de 10 yıl sonra o mektubu buldum. Çirkin bir el yazısıyla yazılmış, bir sürü yazım hatası olan çocukça bir mektuptu işte bu. Açıp okurken yaşadığım şaşkınlık ve duygu karmaşasını tarif etmeme imkan yoktu. Öyle hayaller kurduğumu bile unutmuştum halbuki. Daha da tuhafı o hayallerden çok farklı bir boyuttaydı mevcut hayatım. Nasıl da farklı bir çizgide ilerlemiştim, hayret etmemek elde değildi. Ülke şartları, sınav sistemi, aile ve arkadaş etkeni derken tüm hayallerim uçup gitmiş yerine başka şeyler gelmişti bile. Bir yerde okuduğum bir söz durumumu özetliyordu aslında. "Otopsi istiyorum hayatıma, kurduğum hayaller eceliyle ölmüş olamaz." Hayat tüm bilinmezliğini, kestirilemezliğini göstermiş ne ummuşken nereye sürüklemişti beni. Üstüne bir de o masum zamanlarımdaki hayallerimin hepsini unutturmuştu bana. Yazdığım o mektup olmasa belki de hayat boyu bir daha aklıma bile gelmeyecek hayallerimi... Ha o hayallerim gerçekleşse daha mı iyi bir yerde olacaktım bilinmez elbette ama bu ayrı bir konu tabii.
2 yıl önce bulduğum bu mektupla birlikte sakladığım diğer anılarım da ayrı bir duygu yoğunluğu yaşatmıştı. Tüm bu duyguları ne kadar yazsam, ne kadar anlatsam da ifade edemem diye düşünüyordum. Ta ki bugün izlediğim "SUNNY" filmine kadar. Çünkü bu film benim duygularımı gayet güzel işlemiş. Bu nedenle de ayrı bir beğendim filmi. Oldukça da içime işledi, duygulandırdı beni.
Gelelim filmin konusuna;
Na-mi, okula kırsal kesimden taşınmış yeni kızdır. Ne zaman endişelense aksanını kontrol edememektedir ve bu yüzden okul kabadayıları tarafından dalga konusu olur. Tam o anda, yardımına bir grup kız çıkagelir. Onlar, Jindeok Kız Lisesi’nin en dürüst kızı Chun-hwa, büyük göz takıntılı gösterişsiz Jang-mi, küfürler kraliçesi Jin-hee, müthiş gücüyle edebiyat sever Geum-ok, hayali güzellik yarışmasını kazanmak olan Bok-hee ve soğuk, kibirli Suji'dir. Na-mi, böylelikle, sonsuza dek birlikte olacaklarına söz veren SUNNY grubuna katılır. Ama beklenmedik bir olay onları birbirinden ayırır. 25 yıl sonra, Na-mi evlenmiş, iyi bir kocası ve güzel bir kızı olmasına rağmen hayatında hala eksik olan bir şeyler hissetmektedir.
Bir gün, Chun-hwa ile karşılaşmanın sevinciyle SUNNY üyelerini bulmaya karar verir. Ailesine adamış olduğu günlük yaşantısından çıkıp, hayatının en mutlu anlarını geçirdiği eski arkadaşlarını aramaya başlar.
Liseli çağlarımızda hepimiz deli doluyduk. Hemen hemen hepimizin takıldığı, daha iyi anlaştığı, yapışık kardeşler gibi dolaştığı arkadaş gruplarımız olmuştur. O zamanlar sanki küçük dağları biz yaratmışız modunda her olayı abartıp, en sıradan olayı felsefik boyutlara taşıyıp saçma sapan işler yapmışlığımız vardır. Bu filmdeki "Sunny" grubu da böyle bir grup. Fakat filmi güzel kılan hepimize tanıdık gelen bu liseli kız grubu değil aslında. Esas etkili olan, filmin o zamanların üzerinden seneler geçmesinin ardından bu arkadaşların her biri farklı hayatlar yaşarken bir nedenden ötürü tekrar bir araya gelmeye çalışmalarını işlemesi. Hepsinin bir dününe bir bugününe bakıp nereden nereye geldiklerini, hayatın onları ne şekilde nerelere sürüklediğini görüyoruz. İşte asıl duygulu ve hepimize özlem duyuran anlar böyle başlıyor.
Günümüzde sosyal medya sayesinde haberleşme imkanları oldukça fazla olsa da yine de bir araya gelmek çok zor. Herkes kendi hayatını başkaları üzerinden kurmuş zaten. Okulu, işi, ailesi, kocası ve hatta çocuk ya da çocukları. Artık geçmişteki o özgür ruhu yakalamamız zor. Bu nedenle hâlâ o günlerdeki arkaşlıklarını koruyabilmeyi başaranlar varsa gerçekten çok şanslı olduklarını bilsinler.
İşin özü geçmiş her zaman özlenir. Bu film de bize bunu anlatıyor. Açıp filmi izleyin ardından şöyle bir gözlerinizi kapatıp çocukluk ve gençlik dönemlerinizi hatırlamaya çalışın. Varsa resimleriniz, mektuplarınız, sakladığınız anılarınız açıp bir göz atın. Emin olun içinizde buruk ama tatlı bir huzur/mutluluk hissedeceksiniz.

Fragmansız olmaz.

2 yorum:

  1. eğlenceli görünüyor izleyebilirim bunu

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ara ara hüzünlendirse de genel olarak güldürüp eğlendiren bir film. Tavsiye ederim.

      Sil