6 Nisan 2015 Pazartesi

Love Letter / When I Close My Eyes (1995)

 
Bazı yapımlar her yerde karşınıza çıkar da ısrarla izlemeyi ertelersiniz. Fakat sonunda merakınıza yenik düşer izleyeyim de rahatlayayım dersiniz. İşte aynı bu şekilde, Love Letter filmi bir Japon yapımı olmasına rağmen sık sık Kore dizilerinde karşıma çıkan bir filmdi. Korelileri bu kadar etkilemiş olan şu filme bir de ben bakayım dedim sonunda ve izledim. Bu kararı keşke daha önce verseymişim diyorum şimdi kendime.

Film baştan sona bana hitap eden unsurlarla dolu. Geçtiği kış ortamı, kar, sadelik, içtenlik, duygusallık, dozundalık...
İnsanların yüreğine işlemek, onlarda buruk ama hoş bir tat bırakmak, gözlerini doldurmak ve belki de birkaç damla gözyaşı döktürmek için öyle aşırı hikayelere, yürek parçalayıcı olaylara gerek yokmuş dedim bu filmden sonra bir kez daha.
Samimi bir sevgi, söylenememiş sözler ve yarım kalmış yaşanamamış duygular. İşte bunlar yeterli. Az çok her insanın kalbinde gizlediği böyle bir hikayesinin var olduğuna inanıyorum ben. Unutup zihnimizin köşesine attığımız ufak ama masum bir kalp kaçamağımız olmuştur kesin.
Love Letter böyle yarım kalmış duyguların farkına varılmasını, yeniden hatırlanmasını anlatan bir film.
2 yıl önce ölen nişanlısının eski ev adresini bulan Hiroko Watanabe, evin yıkılıp yerine otoyol yapıldığını bildiği halde ölen nişanlısına bir mektup gönderir. Mektubun nasılsa kimseye ulaşmayacağına inanan Watanabe'nin mektubuna ölen nişanlısının adıyla yazılmış bir cevap gelir ama bu kişi nişanlısı değildir.
Hikayenin bundan sonraki kısmında mektuplaşmalar üzerinden giden geçmişe dönüşler izliyoruz. Olayların birbiriyle olan bağını da çözebilme adına bir sonraki mektubu merakla bekliyoruz.
Bu filmle ilgili sürekli karşıma çıkan, nişanlısının öldüğü dağa karşı Watanabe'nin  "Nasılsın? Ben iyiyim?" diye bağırdığı sahneye geldiğimde bu sahneyi o kadar gördüm ki etkilenmem herhalde diyordum ki nasıl olduğunu anlamadan gözlerim dolmuş buldum kendimi. Herkesin içinde sakladığı yarım kalan duygularının baş kahramanı olan kişiye sormak istediği soru bu olsa gerek dedim o sahneyi izlediğimde. O nedenle de her izleyeni derinden vuruyor bu sahne bence. Bu sahne kadar filmin finali de izleyiciyi etkileyecek cinstendi ayrıca.
Filmin anlatımı oldukça yalın. Buna rağmen tam sıkıldım hissine kapılacakken sizi çekip yeniden içine alacak kadar da güzel bir işlenişi vardı. Aşırılıklara kaçmadan, istenen duyguyu gayet başarılı bir biçimde hissettiriyor bence. Karlarla kaplı sessiz ortam da filmin hüznüne hüzün katmış sanki. Benim gibi kar ve kışı da seviyorsanız etkilenme oranınız artacaktır muhtemelen. Bu filmle bir kez daha anladım ki bir yapımda kar varsa beni etkileme yönündeki ilk adımı başarmış oluyor. :)
Sonuç olarak mutlaka izlenmesi gereken, hoş bir film. Uzak doğu severlerin kaçırmaması gerek bence.

Fragman:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder