30 Mart 2015 Pazartesi

Hear Me / Duy Beni (2009)

Aşk ve hayaller mucizevidir.
Onların duymaya, sözcüklere ya da tercümeye ihtiyaçları yoktur.
Film seçip indirmeye neye göre karar verdiğimi pek bilmiyorum aslında. Bakıyorum ki elimde izleyecek film kalmamış, geçiyorum pc başına o film sayfası benim, bu film sayfası senin daldan dala atlayıp indirme programımı pc'nin hafızasının elverdiği kadarıyla seçtiğim filmlerle dolduruyorum. Kiminin oyuncusu, kiminin konusu, kiminin senaristi, kiminin afişi, kiminin de aldığı olumlu yorumlara vuruluyorum. Aklıma açıp bir film izleyeyim düşüncesi düşünce niye indirdiğimi bile hatırlamadığım o onlarca filmden bir tanesini rast gele seçiyorum.
Bu seferki film torbamdan piyango "Hear Me" adlı Tayvan dizisine vurdu ki iyi ki de öyle olmuş. Gece gece çok iyi gitti bu film.
İşitme engeli üzerine kurulu bir film olmasından dolayı açıkçası kendimi aşırı derecede duygusal bir filme hazırlamıştım, genelde böyle konular işlenirken biraz daha acıtasyona kaçılıyor. Fakat Hear Me bu yolu tercih etmeyen bir yapım. Belki de kalbimde hoş bir tat bırakmasının sebebi de budur. İzlerken duygulandım, yüreğim cız etti, hatta gözlerim dolu dolu oldu ve istem dışı birkaç damla yaş süzüldü yanağıma ama bunun nedeni acımam, aşırı derecede üzülmem ya da yüreğimin parça parça olması değildi. Filmde aktarılmak istenen duygunun en etkili biçimde sunulup insana bunun yürekten hissettirilmesi ve "A, evet! Engelliler de hayatlarını gayet iyi sürdürebilir. Yeter ki onlara gölge etmeyelim başka ihsan istemez." dedirterek bize farkındalık kazandırılmasıydı bunun temel nedeni.
Filmde iki kız kardeşin birbirlerine olan sevgisi, bağlılığı ve fedakarlığı işlenirken bir yandan da saf ve masum bir aşk sunuluyor bize. Kardeşi olanların daha derinden hissedeceğine inandığım kelimelerle ifade edilemeyecek o içten gelen beklentisiz sevgiyi çok iyi yansıtmış film. Yürekten "Senin hayalin, benim hayalim." diyebilmek en açık örneği sanırım bunun.
Film insanlara yaşama arzusu veriyor. Hayallerimizin peşinden koşmayı, asla vazgeçmemeyi öğütlüyor. Başkası için fedakarlık yap ama kendini asla unutma diye de herkesin kulağına küpe etmesi gereken altın bir nasihat veriyor. Bununla beraber sağlıklı olmanın bizim için ne büyük bir lütuf olduğunu da fark etmemizi istiyor.
Filmde abartıya kaçmadan işlenen çok hoş da bir aşk hikayesi var. Yine herkesin imreneceği bir aşk bu. Çiftimiz birbirini eksikleriyle, olduğu gibi kabullenip seviyor. Sevdiği kişiyi sadece "o" olduğu için seviyorlar.
Oyuncuların samimiyeti, doğallığı, içtenliği ve uyumu gerçekten görülmeye değer. Pek Tayvan yapımı izlemediğimden oyuncularını tanımıyorum ama Eddie Peng ve Ivy Chen ikilisine bayıldım bu filmde. Abla rolündeki Michelle Chen de oldukça etkileyiciydi.
Filmde yer alan bir sokak vardı, gerçekten bayıldım oraya. İnsanların gidip sanat yaptıkları çok hoş bir yerdi. Yaşadığım yerde olsa her fırsatta kendimi oraya atar, sergilenen gösterileri izlerdim herhalde. Büyülendim gerçekten. Yürüyecek kaldırım bulamıyorken bu isteğim çok mu fazla bilmiyorum ama umarım bir gün öyle sokaklarımız olur.
Filmin müzikleri de çok hoştu ayrıca. Dinlerken zevk aldım.
Huzur veren, iç ısıtan, hem duygusal hem eğlenceli, hem romantik hem de sevgi dolu bu filmle hoş dakikalar geçireceğinize inanıyorum. Şiddetle tavsiye ettiklerimden, kaçırmayın derim. :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder